Grup birinciliğini önemli ölçüde belirleyecek maça Galatasaray, Keita'yı oturtarak, maça Elano, Kewell ve Nonda ile başladı. Panathinaikos'un eksikleri ise Seitaridis ve Leto idi. Gerçekten her iki oyuncu da rakip için önemli eksiklerdi. Bunun farkında olan Cate ise oldukça savunma ağırlıklı ve mütevazi bir oyun tarzı ile ilk olarak beraberliği hedefledi. Elano ve Kewell'ın varla yok arasında gezindiği, kendilerinden beklenenlerin çok gerisinde kaldıkları bir maçtı. Özellikle Elano'nun, kendisi hakkında bu kadar çok yazılıp çizilip, bu kadar senaryo üretilmesine rağmen kımıldamaması, ekonomik olarak bir Lincoln faciasını akıllara getiriyor. İlk yarıda Gökhan Zan sakatlanıp çıktıktan sonra, Barış'ın oyuna girip Topal'ın savunmaya çekilmesi ise çok daha isabetli oldu. Gerçekten de Topal'ın stoperde oynaması topun oyuna sokulması açısından son derece yararlı oldu.
Arda çok iyi oynadı Arda'nın akıllıca penaltı noktasına indirip Mustafa Sarp'ın takipçiliği sonucu atılan gol aslında grup liderliğini müjdeleyen vuruştu. Avrupa Ligi'nde ve Şampiyonlar Ligi'nde kazanılan her puan ülke puanı adına çok önemli. Golden sonra oyuna alınan Keita, Panathinaikos sol kanadını son derece zorladığı gibi savunmasına da müthiş bir şekilde yardım ederek, takımına müthiş katkı sağladı. Keita gibi bir oyuncun varsa ve sağlıklı ise hiç düşünmeden ilk onbire koyacaksın. Arda bu maçta son dört beş haftadaki en iyi performansını sergiledi. Umarım bu bir geriye dönüş sinyalidir. Çünkü gerçekten Galatasaray'ın Arda'nın performansına çok ihtiyacı var. Muhtemelen grup birincisi olarak kuralarda daha hafif rakiplerle eşleşecek Galatasaray'ın yolu açık gibi görünüyor. Hırvat hakem Bebek'i görünce, bazen hakemlerimize haksızlık yaptığımızı da düşünmeden edemedim.