Gaziantep ve İnönü'de 3, Kayseri'de ise 2 puan bırakıldı. Her maçı kazanacak, yenilmeyecek diye bir zorunluluğu yok sarı- lacivertlilerin. Ancak puan kayıplarının gerçekleştiği maçlarda bile futbolcular kalitelerine yakışırcasına mücadele edecek, Daumda elindeki kadronun derinliğinden yararlanacak. Oysa 3 puanla bitirilen Bursa ve Antalya deplasmanlarında bile Daumelindeki kadronun derinliğinden yararlanmadı, çoğu futbolcu kalitesinin gereğini yapmadı. Gaziantep'te son 7 dakikaya 1-0 önde girilmişken, futbolcular sahada, hoca da kenarda uyuyunca 3 puan uçtu gitti. "Deplasmanda puan kaybetmenin neresini eleştiriyorsun?" diyebilirsiniz. İyi de 'dünya kulübü' olmayı hedef olarak seçmiş bir takıma deplasman fobisi yakışıyor mu? Kaldı ki Gaziantep'te bile binlerce taraftarın desteğini alıyor sarı-lacivertliler. Hem unutmayın, Sevilla, Chelsea, İnter gibi deplasmanlarda rakiplerine ecel teri döktüren uluslararası deneyimi bulunan çok sayıda futbolcu yer alıyor bu kadroda. Sorun seçimlerde O zaman sorunun adını koyalım, sorumlu Daum'dur. Bir takımın başarılarında aslan payı kiminse, başarısızlıklarda da asıl pay onundur. Zira sahaya çıkacak 11, o 11'in hangi anlayış ve taktikle oynayacağı teknik direktörün iradesiyle şekilleniyor. Dahası, maçın gidişatına göre gereken müdahale ve yapılan müdahalenin isabet düzeyindeki sorumluluk da hocaya aittir. Peki, Beşiktaş maçında Selçuk, Deniz dururken sakatlanan Emre'nin yerini Santos'la doldurmaya çalışmak skandal değil mi? Hiç olmazsa oraya orta sahada daha iyi bir performans sergileme şansı olan Mehmet Topuz'u, hadi bilemedin Özer'i monte et. Emre'nin yokluğuyla dirençsiz kalan orta sahayı fizik gücü zayıf Santos'la takviye etmeye çalışmak, Kazım'ın haftalara yayılan sorumsuzluğu, Emre'nin sakatlığıyla kaybolan kademe, direnç ve oyun disiplini Fenerbahçe ve Daum'a yakışıyor mu? Açıkçası sorun kadrodan kaynaklanmıyor. (Gerektiğinde) Kazım'ın sağdaki pozisyonunda Ali Bilgin, solda Santos'un yerinde Özer veya Uğur, keza orta sahada Selçuk ve Deniz gibi alternatifler varken Daum rekabet yaratmıyor, muhafazakâr bir tutumla kadronun derinliğinden yararlanmıyor. Dolayısıyla sportif direktör Aykut Kocaman'ın o 'kocaman' vizyonunun daha çok devreye girmesi gerekiyor sanırım.