Alex başta olmak üzere birden fazla önemli futbolcusundan yoksun şekilde sahaya çıktı Fenerbahçe. Doğrusu Önder, Lugano'yu, Semih, Güiza'yı ve Vederson da Santos'u aratmadılar. Ama üstadın yokluğunu haylice arattı Mehmet Topuz. Sağ kanattaki Kazım da sorumluluk bilinciyle hareket etmeyince, orta sahanın tüm yükü Emre ile Baroni'nin omuzlarına bindi. Bu da Emre'yi yordu. Doğrusu yeteneklerine ben de inanıyorum Kazım'ın. Ancak yetenekleri ile anlayışı arasında böylesine derin bir çelişki yarattığı sürece, hiçbir teknik direktör istediği verimi alamaz ondan. Daum bu gerçeğin farkına hâlâ nasıl varamıyor, anlayamıyor insan. Oysa hiç olmazsa ikinci yarıyla birlikte Özer, Alex'in, Mehmet de Kazım'ın pozisyonunda oyuna başlasalar, yükü hafifleyecek olan Emre bu kadar yıpranmayacak ve Fenerbahçe bu kadar zorlanmayacaktı ikinci 45'te.
Kaygılarını sorgulamalı Alman teknik direktör, ikinci yarının büyük bölümünde takımının yoğun bir baskı yemesine neden olan tercihlerinde ısrar edip Kazım'ı sahada, Özeri de kenarda bekletti ve resmen rakibi cesaretlendirerek mağlubiyete çanak tuttu. Hayır, elbette Gaziantepspor'un galibiyetine gölge düşürmek niyetinde değilim. Ancak, bu maça çıkana kadar sadece 2 galibiyet alabilen bir rakip karşısında 1-0'lık avantajınızı maçın son çeyreğine kadar taşıdığınız halde gerekli hamleleri yapmayarak maçı veriyorsanız, bir teknik adam olarak tercih, korku ve kaygılarınızı sorgulamak zorundasınız. Haydi, Gökhan'ın oyundan alınmasını yorgunluk ve sekmesine verelim. İyi de Vederson golün pasını vermiş, aksamadan oynuyorken neden oyundan alıyorsun. Ve ikinci yarıdaki bocalamanın ana nedeni Kazım'ın performansı ve Mehmet'in yerini yadırgamasıyken, bu bocalamanın panzehiri Özer'i 86 dakika kenarda tutmanın mantığı olur mu, Tanrı aşkına?