Hemen Türkiye'nin her stadında tanık olduğum, ama bir türlü anlayamadığım bir şey de şudur: Her taraftar futbolcunun yüreğiyle oynamasını, forması adına her şeyini ortaya koymasını ister. Dün akşam özellikle maçın ilk yarısında hem Fenerbahçeli, hem de Beşiktaşlı futbolcuların büyük çoğunluğu tam da bunları yaptı. Yani sahadaki oyuncular, gerçek futbolseverin zevk alacağı, heyecanlanacağı şeyler yapmaya çalıştı. Ancak ev sahibi takıma ait futbolcular bu tür eylemleriyle alkışlanırken, Fenerbahçeliler küfür ve protesto yedi. Tek başına bu durum bile, çoğumuzun aslında güzellikleri ve futbolu pek önemsemediğimizin, sadece "Kazanmak" denen illetin birer tutsağı olarak spora yaklaştığımızın, statlara koştuğumuzun belgesidir bence. İşte böylesine bir psikolojiye sahip taraftar önünde oynanan maçta ilk yarıda gol, hatta birkaç hareket dışında Alex bile yoktu, ama mücadelede, hırs, dikkat ve pozisyon hiçte az değildi. Yetmezmiş gibi iki teknik direktör de kaybetmemeyi öncelik haline getiren bir anlayışta ısrar edince karşılaşmanın ilk bölümünden gol çıkmadı doğal olarak.
Müdahale edemedi Gerçeği söylemek gerekirse kaybetmek korkusunu gereğinden fazla abartan da Daum'du. Mesela ilk yarıda Alex başta olmak üzere çoğu önemli oyuncusu mevcut sistem ve oyun anlayışıyla kapasitesinin hayli altında kaldığı halde, gereken müdahaleyi yapmadı. Yetmemiş gibi sakatlık yaşayan Emre ısrarla "Beni değiştir" dediği halde oralı olamadı. Zaten akabinde de peş peşe iki golü gördüler kalesinde sarı-lacivertliler. Fenerbahçe'nin lige verilen aralardan sonraki maçlarda puan kaybetmesi bir tür klasik oldu artık. Garip, bu kadar geniş ve kaliteli kadronun böylesine bir handikap yaşaması akıllara verilen aranın iyi değerlendirilmediğini getiriyor tabii.