Rumen ligi gariptir. Liderden 8.'ye kadar olan takımlar 20-22 puan arasında dizilidir. Steaua, bu ligin deplasmanda en az gol yiyen takımıdır. Zaten son 9 maçının tümünün iddaacı deyimi ile 'alt' bitmesi de bu nedendendir. İşte böylesine gol atmaktan ve yemekten bihaber bir takımla oynuyordu Fener. Steaua ummadığım bir şekilde ön alanda Fener'e baskı yapmaya çalışarak başladı. Fener'in bu baskıya çözümü hazırdı; çabuk oynamak. Biz çabuk oynadıkça onlar faul yapıyor ve Carlos'un kanadını kullanıyordu. Böyle anların çözümü çilingir oyunculardı ve Fener'de onlardan Brezilya'nın sol beki olanı vardı. Topa ayağının dışı ile tokat vurarak attığı gol ise 'halı saha becerileri' taşıyordu. Hücum becerisi fazla olmayan rakibe karşı, savunmacı Vederson'un yerine, hücumcu Santos'la doğru başlamanın tebriği de Daum'a gidiyordu. Kazım'ın düştüğü ofsaytlar ve çıkarken yapılan top kayıpları sorundu. Bir de sol kanadımızdan ortaları. Gruplardaki 48 takım içinde golü olmayan 2 takımdan biri olan rakibe, golü ters taraftan yapılan orta ile yememiz ve Bilica'nın goldeki ağırlığından çok, takımın G.Antep ve Kayseri deplasmanlarındaki gibi gol sonrası geriye yaslanması asıl problemdi.
Alex-Bilica işbirliği Ligde endirekt serbest vuruşlardan ne gol atan, ne de yiyen Fener bu sıkıntısını Alex-Bilica işbirliği ile kırınca aklıma "Bakalım yine gömülecekler mi?" sorusu geliyordu. İddiasızlığına rağmen müthiş pres yapan Bükreş, maçı bırakmıyordu. Sakatlığı nedeni ile Emre'nin hücuma katkısının istediği kadar olmaması da takımı öne yeteri kadar götüremiyor, Baroni hiç yapmadığı kadar karavana atıyor,Topuz ise özellikle 2. yarıda varlığını sorgulatıyor, sağ kanat yeteri kadar işlemiyordu. Gökhan, Lugano, Bilica üçlüsü savunma, Santos ise hücumda sivrilenlerdendi... İşlerin sıkıntıya girdiği anları liderler çözerler. Şansölye Alex'in 20 metre sürüp, köşeye bilerek attığı plase onun futboluna neden ceket iliklediğimin de açıklaması oluyordu. Carlos dahi, yedek kulubesinde bir daha oturmamak adına daha çok oyuna giriyor, Kazım bu sefer etkisiz kalınca oyuna alınan Güiza "Kısa sürede ofsayta düşme" rekoru kırarken, çok ama boşa koşuyordu. Fener'de bu sene göze çarpan en önemli değişiklik olan hırs ve takım olarak mücadele etme gücü, takım içi arkadaşlığın üst düzeyde olması zor anları bile başarı ile atlatmasını sağlayabilecek gibi gözüküyordu. Sonuçta da Twente yenilgisine rağmen yadığım "Gruptan 15 puanla lider çıkacaklar" iddiama ve Fener'in grup birinciliğine artık 6 puan kalıyordu.