Futbol topunu yerküre bellemiş, yörüngesinde tur atıp duran bizler için Beyrut, iyi bir hava değişimi oldu. 1990'daki Hac faciası haber ve fotoğraflarıyla dünya basın tarihine geçen, şu anda AA'nın Beyrut temsilciliğini yapan Türk basınının sayılı Ortadoğu uzmanlarından dostumuz Eyüp Coşkun'la, Beyrut Büyükelçimiz Serdar Kılıç ve nazik eşi Ufuk Kılıç'ın davetlisi olarak 29 Ekim Resepsiyonu'ndaydık. Türkiye'de yankı bulmadı ama 29 Ekim'de Beyrut'taki o daveti görünce Türkiye'nin gücünü anlamamak ve duygulanmamak mümkün değildi. İki bine yakın davetlinin arasında kimler yoktu ki...
Lübnan hükümetinin 5 bakanı, onlarca milletvekili, 50'ye yakın ülkenin büyükelçileri, Lübnan'daki BM Barış Gücü'nün eski sözcüsü Timur Göksel, İsrail ile Hizbullah arasındaki tampon bölgede görev yapan Türk birliği askerleri, Beyrut Limanı'na ziyarette bulunan savaş gemimizin beyaz kıyafetler içindeki askerleri... Resepsiyonda beni şaşırtan üç sürpriz vardı. Lübnan'da yaşayan Osmanlı Hanedanı üyelerinin, 2. Abdülhamit'in torunlarının davete gelmesi (Ki her davete can-ı gönülden iştirak ederlermiş)... Lübnan'da 2 Türkmen köyünün olduğunu öğrenmem ve tanışmam (2006'da Kızılay yardım araçları, Bekaa Vadisi'nde şimdiye kadar varlıkları bilinmeyen 5 Türk köyü daha tespit etmiş)... Ve geçen sene dahil olmak üzere hemen her Türk etkinliğinde protesto gösterileri yapan Taşnakların kalesi Beyrut'ta, Türk Resepsiyonu'na, Ermenistan'ın Lübnan Büyükelçisi'nin gelmesi... Mütevazı kişiliğiyle Lübnan'da Türk rüzgarı estiren büyükelçimiz Kılıç ve ekibinin başardıklarını görünce, cumhuriyetimize ve Türkiyemize olan inancımız, güvenimiz bir kat daha arttı.