Herkes işi gücü bıraktı, "Arda nasıl kurtulur?" sorusuna yanıt arıyor. Arda da attığı golden sonra bile sevinmemesiyle, takındığı yüz ifadesiyle, "Yok mu kurtaracak bahtı kara Mekteb-i Sultani liderini" edasıyla dolaşıp duruyor... Sanırsınız Yeşilçam, Hollywood'un "Er Ryan'ı Kurtarmak" filminin Türk versiyonunu çekiyor! Böyle olmaz... İlk darbede... İlk ağır streste... İlk kötü gidişte, gidişata ayak uydurulmaz. En azından "Kaptan" bunu yapmaz... Yapmamalı. Yapsa bile kendini çabuk toparlamalı. Arda Turan için yapılan "Kaptanlık töreninde" genç futbolcu idolünü açıklamış, "Metin Oktay gibi olmak istiyorum" demişti. Benim ona tavsiyem, Metin Oktay'ın hayatını anlattığı, Ergun Gürsoy'un katkılarıyla basılan "Top ve Ben" kitabını okuması... Kral orada bir anısını anlatıyor. Metin Oktay'ın psikolojik olarak sıkıntılı olduğu dönemler... İzmir'deki nişanlısıyla sorunları oluyor ya da özlüyor, daralıyor. Takım, bir maç öncesi Yeşilköy'deki Çınar Oteli'nde kampta. Metin Oktay, "Berbere gidiyorum" diye çıkıyor. Çıkış o çıkış... Hemen yakındaki havalimanına gidip ilk uçakla İzmir'e uçuyor. Tabii ortalık yıkılıyor. Koca Metin Oktay kampı kırmış, olacak iş mi?.. Sonrasında bir şekilde orta yol bulunuyor, yönetim bir adım atıyor, kaptan özür diliyor, Metin Oktay kazanılıyor, kazandırmaya da devam ediyor. Demem o ki daralma, sıkılma insana mahsus. Hele gençken daha bir sarar sarmalar insanı. Ama bu ruh halinden çıkmak, çıkmanın yollarını bulmak lazım. Yoksa değil kaptan, yıldız futbolcu bile olunmaz, olunsa da aynı noktada kalınmaz. Bizden hatırlatması...