Şimdi Galatasaray'ın geldiği yeri bir kez daha değerlendirmek istiyorum. Kimse topa girmesin, hatta iki kere bakmak istiyorum bugünkü hallerine sarı-kırmızılı armadanın. Çünkü eleştirinin halleriyle bu işi yapmaya soyunmuş olanların arasında büyük bir açı farklılığı var. Fakat hakem kafası yararak, favela raconuyla maç alarak bir yere varılmıyor. Tamam F.Bahçe kazandı ve G.Saray son haftalarda tutulduğu tipinin izlerini taşıyor. Ama psikolojik uğraşı da antrenman biliminin bir parçası. Fizik-teknik-taktik durumunuz ne kadar iyi olursa olsun sahadaki ruh haliniz bir durumu anlatmıyor, problemi aşmaya yetmiyorsa sıkıntı var demektir. Karşılık vermenin yolu ve yöntemi uğradığınız haksızlığın ya da yaşadığınız 'şiddetin!' teknik-yöntemleriyle aynı olamaz. Nasıl muamele görmüş olursanız olun siz bir duruşun savunucusu olarak var olmak durumundasınızdır. Kaptanlık, futbolculuk, saha içi davranışlar, seyirciyle ilişki.
Top artık Rijkaard'da Arda daha maçın başında kendisine yönelen şiddeti! geçiştirmeyi beceremedi. Bu, kaptanlıkta bir sıkıntı yaşandığının göstergesidir. Keita, kendisine kol-bacak giren rakip takım oyuncusuna tokat akşettirmişti. Bu, bir nasıl davranacağını bilememenin göstergesidir. Hakan Balta attığı golün ardından Fenerbahçe taraftarının olduğu tribünlere karşı kol-bacak gösterisine girişmişti. Bu, bir futbolcu olup olamama göstergesidir. Arda maç başında yaşanan tartışmada, tartıştığı rakip oyuncuya şöyle bir şey söylüyor: 'Adam ol!' Televizyonları iyi izleyen dudak okuma yöntemiyle bunu anlayabilir. İlerletelim mevzuyu, rakibine oynama, arıza çıkarma, efendi ol daha başka şeyler de söylenebilir. Şimdi Riijkard'a bir şey düşüyor. Daha öncekilerle, Sivasspor maçına çıkardığı kadro arasındaki uyumu kurmak. Yani istikrarla koşturan, düz oynayanla, ekibi renklendiren oyuncuların dünyasını buluşturmak. Bu bir zenginlik mi yoksa kaos mu bunu zaman gösterecek.