Fransa'da başlayan rüzgâr devam ediyor. İlk yarım saat mükemmeldi Trabzon. Verilen taktiği tam anlamıyla işlettiler. Her alanda fazla gibiydiler. Organize hareket, iki gol getirdi. Zor sayılan deplasman bir anda kolaya dönmüştü. Futbolcular da öyle düşünmüş olmalı ki vücut vucuda oynamayı bıraktılar. Alan markajı içinde göz markajına döndüler. Araya zor yetişti Trabzonspor. 15 dakika topa değmediler dersek abartmış olmayız. O bölümde rakip Gençler değil, Milan'dı sanki. Hocaya bir akıl daha verne zamanıdır. Bu takım alan savunması yapamıyor. Önde basmalı, suyu kaynağından kesmeli. "Bırakırsan herkes oynar" gerçeği anlaşılmalı. Hoca şu hesabı doğru yapmalı. Gençlerin baskı yaptığı anlarda, beş orta sahanın durumu doğru analiz edilmeli. Bu hâl tehlikeli. En ufak bir direnç kuramadılar. Çok rahat geldi Gençler.
Elbise bol geldi Hugo hoca müdahale etti, önce Gabriç-Alanzinho değişikliği yaptı. Pek bir şey fark etmedi. Sonra rakip savunma kalabalığı arasında kaybolan Gökhan'a kement attı. Alanzinho'nun bir fayda edeceğini beklemenin hayalcilik olduğunu önceki oyunlarda izlemiştik. Serkan'ın girişi, rakip baskıyı kırma üzerineydi. Serkan da fayda etmedi. En sonunda kurtarıcı diye soktuğu 'trilyonluk bebeyi' çıkardı. Son hamle hocanın iflasıydı. Geçen her dakika Gençler baskısı arttı. Trabzonspor'un bu derece zor durumlara düşmesini beklemiyordum. Belki de anlayış bu oyunu doğuruyor. Yarım saatte rakibi abondone eden yapı neden değişir?.. Hocanın kafasındaki ürkek futbol, takımı etkilemiş olmalı. Bir futbol takımı bu derece kendi gerçeğini terk eder mi? Şu oyunu izledikten sonra bu hocanın her şeyi incelenir. Antrenmanı, futbolculara verdiği telkinler, taktiği, sistemi... Anlaşılan o ki bordomavili elbise sayın hocamıza bol geldi.