Her memleketten hoca aranırken birkaç yazı üst üste olması gereken hocayı tarif etmiştim. Bir türlü doldurulamayan o koltuk üzerine çok yorumlarım vardır. Her seferinde tartışılmayacak, söyledikleri kanun sayılacak kadar kaliteli biri noktasına gelmiştik. Bilgili olması yetmez, bilmeyen anlamaz. Uygulayıp ispatlaması için zaman yok, boğarlar adamı. İşte gördüğünüz gibi yerin dibine soktular Hugo hocayı. Okuyun gazeteleri, dinleyin bülbülleri. Adamın ne sistemi kaldı ne taktiği. Takımı çalıştıramamış, yanlış antrenman yaptırmış. Oynayan oynamayan, çıkan giren, sahada yürüyen, tribünde oturan bir tutar dal kalmadı. Kaybetti ya bir kere, vurun kafasına. İşte böyle olur. Alırsanız isimsiz bir hoca, çullanırlar üzerine koparırlar kafasını. İki ay önce söylemiştim.
İyi niyet bizde yaşamaz Duymayacak, dinlemeyecek, özellikle hiç danışmayacak. Bildiğinin delisi biri olacak. Hiç o tarife uyuyor mu Hugo hoca. Adam melek gibi mübarek. Hiç kızmıyor, ne de sevimli yüzü var. Nezaketinden yardımcısını bağırtıyor. Kim bilir daha neler var bilmediğimiz. Bu derece iyi niyet, ülke futbolunda yaşamaz. Daha kimler müdahil oluyordur meseleye. Kulübün içinde yürüyen bir çınar mevcut. Her karar onun gölgesinden çıkar. Çok hafif kaldı Hugo hoca. Daha en başından yanlışla başlamıştı. O gelmeden kulüp bir teknik direktör almıştı zaten. Olaya bakar mısınız, biri altta biri üstte diğeri şehir efsanesi nereye baksan orada. En ufak bir kusur işlememiş olmaları önemli değil. Önemli olan başkaları ne der. Onu da geçtim işi görecek malzeme meseleyi nasıl yorumlar. Kim korkar Hugo hocadan! Hugo Hoca o kadar iyi ki kimseyi kıramıyor. Lafı daha uzatmayayım şimdiye kadar ne yapılmışsa futbolcular yapmıştır. Şu son iki lig maçını yenmek için ne taktik, ne sistem, ne de başka bir şeye ihtiyaç yoktu. Onları bu tavıra da yönetimin uygulamaları sokmuştur. Melek yüzlü adam ise burada en az kusurlu olandır!