Globalleşme ve profesyonellik adı altında yerküredeki yüzlerce değerin çöpe atıldığı, haksız ve insafsız bir çözülmenin insanlığı teslim aldığı günümüzde, 'insanlık' adına şükretmemiz gereken ender olgulardan biri de futboldur. Tamam, endüstriyelleştikten sonra bazı konularda iç geçirmemize, geçmişi özlememize de sebep olmuyor değil futbol. Ama elinizi yüreğinize koyun; kardeşin, kardeşin açlığını umursamadığı ve komşunun, komşusunun ölümünden bihaber olduğu vicdansızlığı çağrıştıran şu günlerde, ta İspanya'da ölen bir futbolcu için Fenerbahçeli futbolcular kollarında siyah bantla maça çıkıyorlarsa, şükretmezse futbola, çarpılır insan. Zaten Güiza da sarı-lacivertli oyuncuların kendisinin eski arkadaşı Jargue'nin ölümünden ötürü gösterdikleri bu hassasiyetin etkisiyle olsa gerek, o has stiliyle takımını daha 1. dakikada öne geçiren golüyle şükranlarını bildirmekte gecikmedi. Şüphesiz, şükretmek için herkesten çok gerekçesi olanların başında da Fenerbahçeliler geliyor. Hatırlayın, geçen sezon bu takımı izlemek, yokuş yukarı ağır bir yük taşımaktan daha çok yoruyordu insanı. Şükrü Saracoğlu mabedinde dahi ürkek ve çaresizdi Fenerbahçe. Ama bu sezonun ilk maçında (hem de bayıltıcı bir sıcakta) öne geçtikten sonra rakibin 5-6 katı köşe vuruşu kazandı ve bir o oranda da gol pozisyonu yakaladı ilk yarıda sarı-lacivertliler. Dahası, yan hakem işgüzarlık yapıp, Güiza'nın pozisyonuna ofsayt bayrağını çekmese, 2. yarının hemen başında da 2-0 olmuştu skor. Skandalı gördünüz. Elektrik şebekesinden ötürü maçın kaç dakika durduğuna tanıklık yaptınız işte. Dünya markası olmak yolunda hamleler yapan Fenerbahçe kentinize geliyor, üstelik sezonun ilk maçında dünya çapında oyuncuları izleyecek hemşerileriniz, ama siz elektrik şebekinizi gözden geçirmiyorsunuz. Gel de futbola şükran duyma. İşte çok şey ve kesimde bunca eğri ve aksaklığın hakim olduğu bir ülkede tüm kusurlarına rağmen futbolumuzun düzeyiyle övünmezsek, ayıptan öte bir şey yaparız bence.