G.Saray tarihine 'cezalı başkan' olarak geçen Adnan Polat'ı zor günler bekliyor. Kulübün lokomotifi futbol takımının içinde bulunduğu çıkmaz Polat'ın 2010 Mart'ında yapılacak kongreye eli zayıf çıkmasına neden olacak. Gerçek şu ki Özhan Canaydın görevi bıraktığı zaman piyangodan para çıkmış gibi sevinenler, avuçları kızarıncaya kadar alkış tutanlar şimdi görüyorum ki; disiplin zaafiyeti yaşayan, başarısız, etik değerlerini bir bir yitirme yarışına giren G.Saray'ı görünce sus-puslar. Ama içlerinden durum değerlendirmesi yapıyorlar. Bugün G.Saray'ın şampiyonluğu yerine, Avrupa kupalarına gider mi, gidemez mi, tartışılıyor. Ligin bitimine 4 maç kala işler bu kadar çetrefilli. Ama genel kanı ligin şampiyonunun G.Saray tarafından belirleneceği. Ben katılmıyorum, eğer G.Saray'ın gücü olsaydı kendi işini kendisi bitirirdi. Gücünü kendisi adına kullanamayan bir takım Beşiktaş'ı yenip Sivas'ın ya da Sivas'ı yenip Beşiktaş'ın şampiyonluk yolunu açsa ne olur? Milyon eurolar harcanıp oluşturulan bu kadronun oluşturduğu hayal kırıklığının faturası da özellikle teknik direktör tercihi anlamında inanılmaz hatalar yapan yönetimindir.
Büyük düşünen gelmeli Böyle özellikli ve yıldızlar topluluğuna sezon başında marka bir antrenör gerekirdi. Çünkü G.Saray markasını ancak bu özelliklerde bir isim hedeflerine taşıyabilirdi. Ama ucuz düşünce ve tercihler göz göre göre koskoca bir sezonun yitip gitmesine neden oldu. Bugün G.Saray, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final mi, yarı final mi yapar? Bunu tartışmalıydık. Ama kafada küçük düşününce hedeflerde bir bir küçülüyor! Bir bakıyorsunuz en küçük hedefi bile tutturamıyorsunuz. 2010 Mart'ında belli ki köprünün altından çok sular akacak. Adnan Öztürk ve Ünal Aysal'ın şimdiden yeni yönetim için çalışmalar yaptıklarını duyuyoruz. Ben, G.Saray için büyük düşenecek, küçük hesaplar içinde boğulmayacak yönetimi, başımın tacı yaparım. Böyle bir yönetimi ve başkanı taraftar sırtında taşımaz mı? Hem de nasıl taşır. Florya'dan Aslantepe'ye kadar arkasına bile bakmadan, nefes bile almadan... İnanın bana.