Kim ne derse desin ben bu maçları seviyorum kardeşim.. Gazozuna da olsa, iddiasız da olsa sahada sarı-kırmızı ve sarı-lacivert formalar mücadele ediyorlarsa, içinde kimin olduğunun önemi kalmıyor. Bu kez kabul etmek lazım ki iki takımın da şampiyonluk iddiası üsttekilere göre daha az. Ancak, yine de Türkiye'nin en büyük derbisi bu... Maçın önü, arkası, kendisi, futbolu ve heyecanı bir başka oluyor. Maç önü en önemli olay Emre Belezoğlu'nun ıslıklanmasıydı. Emre duyduğu hiçbir küfrü hak etmiyor elbette ama o da biraz ağzını sıkı tutmayı bilmeli. Durduk yere konuşarak kendini antipatik göstermeyi başarıyor. Galatasaray cephesinde ise Lincoln muamması maç öncesi çözüldü. Gaziantep deplasmanından üç puanı çıkaran takımı sahaya sürerek Bülent Korkmaz doğrusunu yaptı. İlk yarı üstün oynayan taraf beklendiği gibi Galatasaray'dı. Fenerbahçe sadece Güiza'nın koşularına ve duran toplara bağlı taktiğini yansıtmaya çalıştı. Aragones'in oyuncularının kasıtlı sertliği de sahanın kötü yanlarından biriydi. Meslektaşlarına acımasızca attıkları tekmeler Ali Sami Yen çimlerinde ses verdi. Selçuk atılmadıysa hakem Aydınus'un göz yummasındandır. Aragones bile gerçeği gördü ve oyuncusunu kenara aldı.
Risk almadılar İkinci yarıda da değişen bir şey olmadı. Belli ki her iki takım da yenilmemek adına sahaya çıkmıştı. İki takımın taraftarında da aynı duygu hakim, rakip şampiyon olmasın da kim olursa olsun! Hele Sivas şampiyon olursa herkes için mutlu son olacak. Maçın en iyi oyuncuları Güiza, Semih, Ümit Karan ve Lincoln idi. Tabii rakip takım için. Mücadele ve heyecan vardı ama futbol kalitesi çok çok kötüydü. Her iki takım oyuncuları da kişisel risk almaktan kaçtılar. Maçın sonundaki boksvari görüntüler her iki takım için rezillikti. El ele artık ligin sonunu seyredecekler.. Yazık bunca harcanan paraya!