Ah Carlos Maç başlar başlamaz Fenerbahçe bir kâbusla karşı karşıya kalacağının sinyallerini verdi. Çünkü kadroya baktığımızda pas yapmakta sabıkalı olan Selçuk, Maldonado ve Yasin bir arada oynuyorlardı. Bir de buna gamsız Carlos eklenince 15 dakikada iki golü kalemizde gördük. Geçen sene 11 pas ile gole giden Fenerbahçe gitmiş, 15 dakikada 10 hatalı pas yapan Fenerbahçe gelmiş. Şimdi biz hatayı nerede aramalıyız? Giden Aurelio ve sakat Deivid olmayınca durumun bu hale gelmesi normal. Carlos'a da özel bir yer açmamız gerekiyor. Hatta şöyle seslenmek lazım: 'Carlos Carlos şaşırma, sabrımızı taşırma. Biliyoruz ki bize çok forma sattırıyorsun ama giydiğin formanın hakkını vermiyorsun. Biz Fenerbahçeliler için önemli olan giydiğin formanın hakkını vermektir.' Carlos'a tanınan imtiyazın Fenerbahçe'de hiçbir futbolcuya verilmediğini unutmamak lazım.
İkinci yarı umut verdi Maçın yine ilk 15 dakikasında çok kötü oynayan Uğur bütün atakların kendi bölgesinden yapılmaya çalışılmasına rağmen yorulmadan mücadelesini sürdürdü ve 29. dakikada yaptığı mükemmel ortaya Alex kafayı vurdu. Kaleciden dönen topu da suskun golcümüz Güiza gole çevirdi. Görüyoruz ki Güiza topla doğru yerde buluşunca çok güzel vuruşlar yapan bir forvet. İkinci yarıda Fenerbahçe daha organize olmuş, daha iyi mücadele eden ve geçen seneki Şampiyonlar Ligi'ndeki futbolunun sinyallerini veren bir takım haline dönüştü. Tabii ki zorunlu değişiklikler Aragones'i sıkıntıya soksa da takım hücumda başarılıydı. Fakat Fenerbahçe'nin orta saha ve de defanstaki hataları puan alınamamasında en büyük etkendi.