Alex, Alex, Alex Fenerbahçe maça en önemli eksiklerinden Roberto Carlos ve Deivid'siz çıktığında herkes Kazım ve Maldonado'nun ne yapacağını merak ediyordu. Maldonado biraz acemi kalmasına rağmen özellikle savunmada görevini tam olarak yerine getirdi. Kazım ise gole kadar Deivid'i aratmayacak, biraz da Ronaldinho tadında hatta futbol ukalalığı içerisinde çok rahat görünüyordu. Beşiktaş'ın sol tarafını darmadağın ediyordu. Ve nefis bir ortayla da ilk golün asistini yapıyordu. Golden sonra Beşiktaş deplasmanda değil de evinde oynadığını hatırladı. Fenerbahçe'nin de golden sonra geri çekilmesinden dolayı biraz daha baskılı oynamaya başladı Beşiktaş. Ama sahada öyle bir adam vardı ki savunmada top çalıyor, hücumda inanılmaz toplara koşuyor, nefis paslar atıyor, bu da yetmezmiş gibi kafasına bozuk para, pet şişe yiyor, kornerleri bile 8 kişilik polis barajının arasından atıyor. İşte bu futbolcu Alex'ten başkası değildi.
Kale Serdar'ın hakkı Beşiktaş seyircisi, böyle bir futbolcuyu alkışlaması gerektiğini öğrendiği zaman gerçekten iyi taraftar olacaktır. Çünkü Alex'i seyretmek sadece Fenerbahçeli taraftarların değil, tüm futbolseverlerin hakkıdır. Umuyorum ki Alex, bu güzel futbolunu Chelsea maçında da gösterecek ve dünyanın takdirini toplayacaktır. Volkan'ın yediği golde çıkmaması gerektiğini maalesef gördük. Bence Serdar, bu takımda kaleyi Volkan'dan daha çok hak ediyor. Zico, yine bir derbiyi üç puanla geçti. Hatta futbolcuları kaçırdıklarını atabilse farklı bir galibiyeti keyifle izleyecektik. Takım olarak iyi savunan, iyi ataklara çıkan deplasmanda nasıl oynanması gerektiğini gösteren Fenerbahçe, Alex'in de şahane futboluyla şampiyonluk yolunda bir adım öne geçti. İşte bu yüzden Alex, Alex, Alex.