17 haftalık periyodu 37 puan toplayıp sadece bir puan farkla lider bitirdi Fenerbahçe. İtiraf edeyim ki beklentilerimin altında bir performans. Çünkü kadronun, maddi ve manevi gücün böylesiyle, en yakın rakibiyle arasındaki fark en az 6-7 puan olmalıydı. Tablonun bu şekilde olmasında Anadolu takımlarının, Ertuğrul Sağlam ve Tolunay Kafkas gibi genç teknik adamlarımızın performansının önemli rolü var. Ama lige renk katan, ilk yarı bitiminde takımlarını şampiyonluk potası içinde tutarak camialarını heyecanlandıran, futbolumuzun geleceği adına yüreğimize umudun güneşini konuk eden bu genç isimler sınırlı maddi ve manevi olanaklarla bu kadar başarılı oluyorlarsa, onların olanaklarını 2-3'e katlayan Fener'den daha alkışlanır performans beklemek hakkımızdır herhalde. Hoş, bir futbolsever olarak Kasımpaşa'nın Fenerbahçe'yi, Ankaragücü'nün Galatasaray'ı, Bursa'nın Beşiktaş'ı, Diyarbakır'ın Trabzon'u, 16 haftada sadece 3 galibiyeti olan Sivas'ın deplasmanda Ankaragücü'nü ve Antalya'nın sahasında yenilmeyen Kayseri'yi deplasmanda mağlup etmelerinden keyif aldım.
Hiçbir şey değişmedi Sorun bu değil. Sorun, daha iyisini yapabilecek gücü olanın, yapması gerekeni yapmamasıdır. Hem de "Sorumluluk ve işe saygı" zaafiyeti yüzünden. Düşünün, 17 haftalık maratonun önemli bölümlerinde fizik-güç sorunu yaşadı koca Fenerbahçe. Çoğu maçta disiplinden bihaber davrandı, sahada birbirleriyle dalaştı kimi futbolcular. Ve elinde onca alternatif varken, Kazım'a teslim oldu Daum. Tabii ki Avrupa Ligi'ndeki grubunu birinci ve ligin ilk yarısını lider bitirmesini küçümsemiyorum. Ama saha dışında yaşananlar ve ilk yarıdaki performans ile Aykut Kocaman, Daum ve kadronun kalite ve kapasitesini yan yana koyduğumuzda bir çelişki ortaya çıkıyor. Ligin başında "Bu takıma kefilim" demiştim. Değişen bir şey yok. İlk yarıda beklentilerimin altında performans sergilese de hâlâ kefaletim sürüyor. Çünkü devre arasında zaafları giderebilecek bir yönetim, sportif direktör ve teknik heyet ile şampiyonluğa uzanacak kalitede bir kadrosu olduğuna inanıyorum hâlâ.