Güzel futbolu özledik, biliyorum. Ama bu sadece bizim değil, bütün dünyanın yıllanmış özlemidir. Hani komşuluk, dostluk ve aşk için "Artık eskisi gibi değil" diyoruz ya, onun gibi bir şey. Endüstriyel futbolla kabullendiğimiz bir gerçek yani. Dolayısıyla yarışmacı bir takıma "Niye güzel oynamıyorsun" deme hakkımız yok. Ama nefesi açlık kokan bir dünyada, işinden ötürü her biri yüz binlerce dolar kazanan futbolculardan kurulmuş ekiplere "Mücadele etsene be" demek en doğal hakkımızdır. Kısacası, güzel oynamasa da mücadele etmeli, işine ve formasına saygı duymalı her futbolcu. Hele o futbolcu Fenerbahçe'nin formasını giyiyorsa. Tıpkı Alex, Lugano, Baroni veya Bilica gibi davranmalı. Çünkü kurulduğundan beri hemen her lig maçına 1-0 galip başlayacak bir ağırlığı ve gücü olagelmiştir o formanın. Çok kişinin hoşuna gitmese de ülkemizin tartışılamaz gerçeklerindendir. Geriye biraz hırs, ciddiyet ve mücadele kalıyor Fenerbahçeli oyuncu için sadece.
Yine geriye yaslandı Daum ve kimi öğrencileriyle sorunu budur bu satırların yazarının. Zira çoğu zaman sorumluluk, kalite ve yeteneklerine yakışan performans ve anlayışın uzağında kaldılar sarı lacivertliler ve Daum da seyretti olup biteni bu sezon. Dün akşam da pek farklı değildi. Önemli iki golcüsünden yoksun sahaya çıkan Eskişehir karşısında bile, takımının bu kalitesiyle geriye yaslanmasından hicap duymadı Daum. Eh, her deplasmana "En zor maçımız" diyen hocanın psikolojisi, doğal olarak futbolcularına da yansıyor. "İmam ve cemaat" hikayesi. Daum'un korkuları boyunu aşmış, oyuncuların önemli bölümü de bu görüntüyü onur meselesi yapmıyorlar. Yenilgiye değil itirazım. Bu kalitedeki bir kadro neden kapasitesinin yarısına ulaşmıyor, itirazım buna. Daha da önemlisi aylardır bağıra, çağıra gelen bu görüntüye neden "Yeter" demiyor Kocaman ve Yıldırım?