Trabzonspor'da oldum olası bir alışkanlık var; başarısız maçların arkasından alınan bir galibiyetle bordo-mavili camiadaki her sorun, her yanlış, her sıkıntı sona eriyormuş gibi gösteriliyor. Bu galibiyetlerden sonra Trabzonspor hemen başarıyı yakalayıp önüne geleni yenecekmiş gibi bir havaya girilip, öyle laflar edilip, öyle açıklamalar yapılıyor ki sormayın gitsin! Tabii kazın ayağının hiç de öyle olmadığı, bir maç alınmakla Trabzonspor'da sorunların bitmediği bir iki maç sonra anlaşılıyor ama her ne halse bu huyumuzdan, bu alışkanlıklarımızdan bir türlü vazgeçemiyoruz. Dünkü maça baktığımızda son üç maçını kazanan ve topladığı 9 puanla iyi bir çıkış ve hava yakalayan bordo-mavililer, zirve için mücadele eden takımlar listesine katılabilmek için dün akşam Aker'de Fenerbahçe'yi konuk etti. Oynadıkları futbola bakılırsa iki takımın amacı da galibiyetti. Ancak topla oynayan, orta sahada mücadele eden, savunmaya dönük futbol oynamaya çalışan Trabzonspor karşısında Fenerbahçe tamamen farklı bir mantıkla oynadı.
Bir yerlerde yanlışlık var Aklını, adelesini birleştirip önce Trabzonspor'u yorup daha sonra da maçta oyunun üstünlüğünü ele geçirmeye çalıştı. Bu düşüncesinde Fenerbahçe ikinci yarıda başarılı oldu. Trabzonspor'un sahada zaman zaman gözüken baskısı, sarı-lacivertlilerin ağırlıklı ve planlı oyunu karşısında adeta sıcak su akıntısına rastlayan buzdağı gibi zaman içinde eriyerek etkisizleşti. Savunmada Song'un bu tarz oyunu ile forvette de yalnızları oynayan bir Umut'la bu Trabzonspor'un bu gibi kritik maçlarda galip gelmesi asla düşünülemez. Trabzonspor bunu devamlı yapıyor zaten. Bir yerde müthiş bir yanlışlık var. Ya maça hazırlamada ya da oyun içerisinde taktiğin uygulanma safhasında oyuncuların dikine kullanımındaki eksiklikler ve aksaklıklar, Trabzonspor'un bu tür maçları kaybetmesinde etken olmakta. Trabzonspor puan farkının açılmasıyla ikinci yarı için işi oldukça zorlaştı.