İşte böyle dönemlerde kendi gerçeğimize dönüyoruz. Belediye'nin teknik direktörü Abdullah Avcı soruyor maçtan sonra: 'Neden oyunu galip götürüyorken hakeme yazılmadılar?' Evet Mustafa; o formanın sarısını bir tarafa kırmızısını bir kenara ayırırken sportif yarışmanın kurallarına mı isyan ediyordun, 'dışarıdan müdahalenin!' oyunu çirkinleştirmesine mi? Galatasaray öncelikle senin oynadığın bölümlerin 'kralıydı' bu âlemde, orta sahanın yani. Sen bir bak bakalım orta sahanın nasıl oynadığına geçmişte... Devlerle kapıştılar ve yine oyunlarını oynadılar taşıdıkları formanın hacmini ve derinliğini kavrayarak... Onların 'büyüklüğü' engel ne olursa olsun 'koparıp alıyor olmalarındaydı!' Bir klasik oldu şu sözler: 'Galatasaray'ın bunlara ihtiyacı yok!' Gerçekten o son 4 dakikada donan fotoğrafa mı takılıp kalacak Galatasaray? Bu mu 'Yüzyılın tarihi gerçeğinin!' aldığı-alacağı şekil?
Sadece Arda ve Kewell Bir tek oyuncusuyla atağa kalkıyor tribünler, bir tek oyuncusu onları heyecanlandırıyor ve bir tek oyuncunun kramponlarından çıkan nağmeleri onları sevindiriyor artık, Arda'nın... O da o gün oynarsa... Basit ama hünerli, ne yaptığını bilen, inisiyatif taşıyacak oyunculara ihtiyacı var Galatasaray'ın. Kewell örnek gösterilebilir mi? 50 defa yer değişikliğine rağmen evet o... Şimdi kendi var oluş koşullarını ve nedenini inkar edenlerin tarihteki yerlerine ilişkin yüksek sözcükler bulmak düşüyor ama olacakların seyri zaten sözcükleri-yazılacakları kifayetsiz kılıyor. Futbol Galatasaray için 'topyekün oynanan' bir oyun idi; tek kalmayı Hagi bile başaramamıştı ama artık 'isim isim' nasıl problemler yaşandığı tartışılan bir takım oldu. Hem de teknik direktörü en başta... Vizyonunu Avrupa'ya koşullamış bir ekibin halleriyle Galatasaray'ın halleri arasındaki mesafe her geçen gün açılmakta. Peki neyi bekliyorlar?