Bir ilk yarı izliyoruz; soğuk ve kifayetsiz girişimleriyle geçerken Galatasaray'ın... İlk gol girişimi, ilk yarım saat henüz dolarken geliyor ve biz anlıyoruz bu maçın da nice sancılarla geçeceğini. Belediyeli futbolcular bir topa iki kişi basarak ortadan kaldırmaya çalışıyorlar kadro eşitsizliğini. Neredeyse yeniden kurulmuş bir takım var sahada. Ama Galatasaray orta sahadan iyi bir kurguyla ilerleyen bir takım görüntüsünden uzak. "İlerleyen" demek yanlış mı bilmiyorum, bu kadar hızlanmışken futbol. Hücum futbolu bu kadar zenginleşmişken. Bizim 'doktor' arıyor ilk yarının sonlarına doğru; "Bunların el frenini çekmişler usta!" diyor. El freni çekilmiş takım nasıl olur biliyoruz çünkü; tam atağa kalkılacak; bir hevesle ayaklanmışız; laaak geri dönderiyor sarı-kırmızılılar topu. Bu kadar mı korkunç ve hesaplanamaz görünüyor acaba bulundukları yer?
Rijkaard'ın yanlışları Rakiplerin kaybetmiş, sen iki hafta önce yitirdiğin 'topu' yine önünde bulmuşsun; yazılsana Belediye'ye. Bir futbol takımın gardını düşürecek ne varsa oluyor çünkü kulüp sularında! Gardını düşürecek ne varsa prim veriyor çünkü o futbol takımının teknik direktörü. Keita bilmem kaçıncı ceza maçı bekleyişine yine 75'lerde son veriyor ve girer girmez önce Kewell'a al da at yapıyor ardından rakiplerinin göbeğinden geçiyor gölge gibi... Elano bir değer olabilir. Her futbolcusunun olduğu gibi! Ama bu haytanın -Keita'nınkenarda bekletilmesi diğer bütün yanlışlarına ekleniyor yanlış olarak. Rijkaard bir kez daha 'üç yanlışın bir doğruyu götürdüğünü' unutarak yapıyor ne yapıyorsa. İleride çoğalmasız ve orta sahada bol top kayıplı oynuyor Galatasaray; üretken olmayan bir koşu temposuyla; yana ve verimsiz. Galatasaray, koca 90 dakikada topu topu iki 'iyi atak' yakalamış rakibinin karşısında yine kalecisinin yanlış çıkışıyla ilk golü en beklenmedik anda buldu yolunu açtı. Yalnız ortaya konulan futbol sarı-kırmızılı armadanın 'yol alacağı' bir futbol olmaktan çok uzaktı... Doktor haklı galiba birileri el frenini çekiyor sahadaki Galatasaraylıların...