Galatasaray, Avrupa'da daha başka bir görünüm sergiliyor, Bükreş'ten tarihin bütün hıncını çıkartmak, bütün tarihsel yenilgileri unutturmak adına yeni bir girişimin temsilcisi hüviyetinde. Galatasaray'ın sezon başındaki o kimliği yok, fazla ısırır bir görünümde değil. Zaten maçın ilk 20 dakikasında iki takım da uyur-gezer bir hal sergiledi. Bükreş'in buraya kadar gelmesi, oynanan iki Galatasaray maçının ışığında söylemek gerekirse, şaşırtıcı. Romenler o eski futbollarını yıllar boyu arayacaklar gibi geliyor insana. Kewell perdeyi açan ilk isim. Avustralyalı, bileklerinin yumuşaklığını konuşturarak, tabiri caizse 'efendi' bir gol attı. Peşinden Nonda, kedileri bile kıskandıracak bir bel bükülmesiyle topu kafayla ağlarla buluşturdu. Doğrusunu söylemek gerekirse maçta orta sahanın çimleri kadar efor sarfeden başka bir unsur yok gibi. İki takım da enine top yaparak maçı yavaşlatma düşüncesinde. Bunun üzerine bir de Bükreş'in defans kurgusunu ön plana çıkartarak oynaması, ilk yarı seyri hoş olmayan bir oyunu ortaya çıkardı desek itiraz eden olmaz.
En güzel hareketler bunlar Arda'nın o acar görüntüsünden pek eser yok. Arda gitmiş yerine dublörü gelmiş gibi. Yıldız oyuncunun bu hali ne kadar sürer bilinmez. Türk futbolu adına bir an önce kendine gelmesi herkesin temennisi. Mehmetbu sahada ben de varım, benden de bahsedin dercesine uzaklardan topa öyle bir abanıyor ki, kaleci öne çıktığına çıkacağına bin pişman oluyor. Bükreş maçı, gol yedikçe sertleştiriyor. Kartlar peş peşe çıkmasına rağmen bildiklerini okuyorlar. Nonda bir gol kaçırıyor ki, insan; bir gol ancak bu kadar güzel kaçar diyor doğrusu. Bükreş 68. dakika itibariyle sahada eksiliyor. Keita giriyor ve Nonda oyundan çıkıyor. Gollerin haricinde "en güzel hareketler bunlar" doğrusu. Galatasaray devam ediyor. Bazen bir ayağını diğerinin üzerine basarak kendi kendini tökezletiyor ve her tökezlenişte de bir adım öne atılıyor. Tıpkı hayat gibi.