Ne zamandır bir Elano yazmak istiyordum. Türkçe'nin halleri işte. Onu yazmak, açımlamak, değerlendirmek anlamına da geliyor elbette. Bu gerekli mi? Aslında ondan bahsetmek, bir dönemin Yugoslavlarına benzeyen Brezilyalı yayılımcılığının değerlendirmesi gibi de olabilir. Herbiri ayrı bir tartışma-yazı konusu olacak şeyler aslında. Özellikle son birkaç yıldır Brezilyalılar soğuk ülkeye yollandılar birer ikişer. Brezilya asıllı futbolcular, Rusya ve Ukrayna'da boy göstere dursun, Türkiye'nin payına Alex ve diğerleri düştü. Son olarak da Lucescu mahsulü bir başka 'yıldız' Elano göründü kapımızda. Bu favela bıçkını, takım arkadaşı Timoschuk ile birlikte Premier Lig'de oynamaya başladı. Manchester City, Brezilyalısından azami ölçüde yararlandı. Öyle ki ligin en çok asist yapan futbolcuları arasında yerini aldı. O kadar iyi şeyler yaptığı Manchester City gitti aynı mevkiye Robinho gibi üst düzey bir adam transfer etti. Elano 4-3-3'ün kanatlarını seviyordu ama önce Robinho, ardından da teknik patron Hughes ile yaşadığı sürtüşme sonunu hazırladı. İşi soyunma odasında takım arkadaşlarıyla isyana kadar götürdü. Ama yönetim onu değil, Hughes'ü dinledi. Önce takım arkadaşları, sonra kendisi yollandı. Sığınılacak bir yer kalmıştı Galatasaray da kanatlarında Arda, Kewell, ve Keita gibi isimlerle oynamayı tercih ediyordu. Sığınılacak bir yer kalmıştı; zaman zaman orta sahanın ortasına yakın ve ileri ikilinin arkasında yer bulan Elano arıza çıkarmasındı. Korkulan oldu, ilk yedek kaldığı maçın ardından antrenmanda küsleri oynadı. Sonuç ortada: Zaman zaman garip bulunan o saha içi dizilişlerinin nedeni haydi diyelim biraz Rijkaard ise bir başka nedeni hiç olmazsa duran toplardan ve oyun zekasından yararlanmak istenilen Elano idi. Olmadı. Şimdi ise Baros'un yokluğunda Galatasaray yeni bir golcü arayışına girdi. Hem de elinde böyle bir adam varken. Bir yerde hata var ama nerede?