Futbol eğer bütün spor dalları içinde en fazla ilgiyi toplamışsa, bunun önemli nedenlerinden biri de diğer hiçbir takım sporuna nasip olamayacak şekilde yoğun bir izleyiciye sahip olmasıdır. Dolayısıyla "Seyircisiz maç" cezasının futbola dair ceza kalemleri arasından alınıp, tarihin çöplüğüne atılması lazım. Çünkü bu, çiçeksiz bahar gibi. Ve bu yöntem ve anlayış asıl suçluları es geçip, fatura futbola ve takıma çıkarıldığı sürece de niyet ile sonuç arasında derin bir çelişki doğar, asla arzulanan sonuç alınamaz. İşte böylesine hazanı, hatta ricatı anımsatan boş tribünler önünde başladı maç. Zaten daha bilgisayarlarımızı açmaya zaman bulmadan da 0 öne geçti konuk takım. Hoş, ezberledik ki elindeki kadronun kalitesi ne olursa olsun başında bulunduğu takıma modern futbol oynatır, rakibi çok iyi analiz eder ve özellikle Fenerbahçe maçlarına üst düzeyde konsantre olur, motive eder oyuncularını Yılmaz Vural.
Methiye beklemeyin Ama bir özelliği daha var ki Yılmaz Hoca'nın; oda elindeki kadroyla etle-tırnak olmayı başarmasıdır. İyi bir teknik direktörün en önemli özelliklerinden biri elindeki kadroyu iyi çalıştırmaksa, diğer önemli ve zorunlu artılarından bazıları da rakibi çok iyi analiz etmek ve o maçtaki beklentilerini de futbolcularına anlatabilmek ve onları buna inandırabilmesidir. Zira bütün bunlar hem gerekli donanımı, hem iyi bir psikolog, hem de yeterince lider olabilmeyi gerektirir. Farkındayım, hâlâ Fenerbahçe'ye gelmedim. Ama bu benim tercihim değil, Daum'un tercihlerinin ve oyuncularının performansından kaynaklanıyor. Yani Özer'in 11'e girmekte zorlandığı, Alex ve Carlos gibi yıldızların içinde yer aldığı bir Fenerbahçe eğer kendi evinde "Toplama" takım Kasımpaşa kadar topa sahip olamıyor, ofansif ve defansif yönden takım olmayı beceremiyor, pozisyon ve heyecan yaratamıyorsa, Fenerbahçe'ye, Daum'a methiye düzmemi bekleyemezsiniz. Uzatmayayım. Dün akşam sadece seyircisiz tribünler değil, Fenerbahçe de her yönüyle çiçeksiz bahar gibiydi.