Süper ligin en az gol yiyen iki takımının mücadelesi öncesi kafamda teknik direktörlerin korkak futbolu tercih etmesi kaygısı vardı. Neyse ki korktuğum olmadı. İlk yarıda en azından mücadele anlamında tatmin oldum. Denizli, F.Bahçe'nin en önemli silahı Alex'i Fink'le eşleştirdi. Orta sahada Ernst, Yusuf ve Serdar, rakibin topla buluşmasına erken müdahale edince F.Bahçe istediğini yapamadı. İlk yarıda F.Bahçe'yi durdurmayı planlayan Denizli bunu başarıca 2. yarıya Serdar-Tello değişikliği ile başladı ve istediğini aldı. Daum'un şaşırtıcı bir şekilde izleyici kaldığı bu dakikalarda sahneye Fink çıktı. Türkiye standartlarında futbolcu olduğu söylenen Fink'in dün geceki golünü Avrupa'da bile görmedim. Kaldı ki Alman oyuncu, Alex'e yaptığı markaj ile benim için zaten sahanın yıldızıydı. 100. yıl şampiyonluğunda sağ ayağı ile Ali Sami Yen'de G.Saray'ı deviren Üzülmez, bu kez yine sağ ayağı ile F.Bahçe'yi bitirdi. Rakibini en son 4.5 yıl önce yenen Beşiktaş kazanmak için elinden gelenin tamamını sahaya koydu ve haklı bir galibiyet aldı.
Lugano tercihi yanlıştı Daum'un 20 saat yolculuk yapmış Lugano'yu oynatması Denizli'nin planlarına katkı yaptı. Dün gece sahadaki tüm Beşiktaşlı oyuncular beklentilerin bile üzerinde oynadı. Ne oynayacağı bilen bir takım izledik İnönü Stadı'nda. Özellikle ikinci golden sonra oyun disiplininden tamamen kopan F.Bahçe'nin daha fazla üstüne gitmesi gerekirdi. Çünkü atılan her gol takımın biraz daha dik olarak yoluna devam etmesini sağlayacaktı. Artık iki takım arasındaki puan farkı dört. Şimdi düşünme sırası başkalarında. Başlığa gelince... Neden afiyet olsun, çünkü dün gece mönüde çok lezzetli bir derbi vardı. İzleyenlere afiyet, izleyemeyenlere geçmiş olsun...