Beşiktaş yönetiminin ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değil. Dün Fotomaç gazetesindeki "Büyük Skandal" başlıklı, üstelik birinci sayfadan anonslu haber sonrası, insanın aklı duruyor... Koskoca Beşiktaş'ın futbolcuları paralarını alamadıkları için tesislerde kazan kaldırıyor. Sabah antrenmanı öncesinde toplantı yapıp antrenmana çıkmayacaklarını teknik heyete bildiriyor ve son anda ikna edilip antrenmana çıkmaya karar veriyorlar. Bundan sonra soru cevap şeklinde gidelim. Madalyonun iki yüzü var bu olayda. Fenerbahçe derbisi öncesinde yönetim neden ödemeleri yapmıyor? Çünkü ödenmesi gereken rakam 15 milyon euro! Peki, futbolcular neden böylesi bir maç öncesinde yönetime tepki gösteriyor? Çünkü olası bir mağlubiyet halinde futbolcular kendilerini haklı çıkartmanın peşinde. Kamuoyunda "futbolcularına ödeme yapmazsan onlar da maça asılmazlar" yorumları yapılacak. Yani futbolcu paçasını kurtaracak. Peki sonra... Olan yine Beşiktaş'a olacak...
Lucescu ne yaptı? Başarı için tamamı ile teslimiyet gerekir. Camianıza, formanıza teslim olur ve elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığınızı insanlara inandırırsanız; başarılı olursunuz. Madalyonun diğer yüzüne gelirsek. Bir patronun yegane ve en önemli işi nedir? Sadece personelin maaşlarını ödemek. Personel maaşlarını ödeyemeyen bir patron nasıl olur da emekçilerden başarı bekler. Başarı olursa bilinir ki bu personelin üstün çabası ile olmuştur. Bu camia değil mi, İnönü Stadı'nda oynanan ve kazanılan derbi maç sonrasında soyunma odasına giren yöneticilerin "Ne kadar prim istiyorsanız söyleyin" sözlerine, soyunma odasında kaptan aracılığı ile "Verebileceğiniz kadarını yazın" cevabını veren. Tüm bu gelişmeler ne zaman yaşanıyor, futbolcularınıza ödemelerini yapmadığınız dönemlerde... Beşiktaş'ın 100. yıl şampiyonluğunu nasıl kazandığına dair bir bilgi aktarayım sizlere. Dönemin hocası Lucescu, Ümraniye'de elinde futbolcuların senetleri ile dolaşıp, her hangi bir yönetici bulduğunda eline tutuşturup ödemelerin zamanında yapılmasını sağlayarak şampiyon oldu Kara Kartal. Yöneticinin futbolcuya, futbolcunun yöneticiye güvenmediği bir ortamda kimse sistemli başarıdan bahsetmesin. Başarı gelse de, Denizli'nin şansı ile gelir! Değil mi?..