Trabzonspor bu maçı kazanırsa kademe atlayacağının bilincinde başladı oyuna. İlk 45 dakika boyunca, bu sezon ilk kez sanki rakibinden 2 kişi fazla oynarmış gibi gördük bordo-mavilileri. Mustafa Denizli'nin 11'inde topa en çok değebilen oyuncu kaleci Hakan olabildi bu süreçte. Ev sahibinin kilit oyuncuları ise Tayfun Cora ve Umut Bulut'tu. Mustafa hocayı, yediği baskıya rağmen oyunu istediği gibi kilitlediğini düşündüğü sıralarda yerinden hoplatan pozisyonların tümünde vardı Umut. Büyük koz görülen Gustavo Colman'ın beklenen etkinliği gösterememesi dışında Trabzonspor saat gibi işliyordu. İki uçtaki Gökhan Ünal ve Tony Sylva dışındaki oyuncular çok koştu. Tayfun sağ kanadı her iki yarı alanda büyük bir enerji ile kullandı. Rigobert Song'un ona verdiği kademe desteği de mükemmeldi.
Son söz Hakan'ındı Buna karşın, 2 Hırvatlık sol kanatta işler istendiği gibi gitmiyordu. Bu iki genç vatandaştan (Cale ve Gabriç) kimse bir ArçilŞota uyumu beklemiyor; ama insan bir şeyler de üretir değil mi? Arada merak edilen şey, Trabzonspor'un aynı enerji ve baskıyı sürdürüp sürdüremeyeceğiydi. Tabii kimse Colman'ın çıkarken kaptıracağı topu ve Ernst'in vuruşunu hesap etmemişti. Gol, ev sahibini birden amatör bir ekibe dönüştürüverdi. Ta ki Umut kaleyi bir daha yoklayıncaya kadar. Broos'un 2 hamlesinden özellikle alan penetrasyonda başarılıydı. Trabzon bastırıyor, ancak son sözü hep Hakan söylüyordu. Zorlu bir doksan dakika izledik. Lâkin maçtan önceki genel kanı sabit kaldı. Lider oyuncusu olmayan Trabzonspor büyük maç kazanamıyor ve zordaki rakiplerini kurtarmayı görev biliyor. Bu makûs talihi hiçbir yönetim, hiçbir hoca değiştiremiyor. Ve Trabzonspor için lig erken biterken taraftar hâlâ Fatih Tekke'yi bekliyor!..