Ne maçları vardı Trabzon'la Gaziantep'in; tempo, mücadele, heyecan, keyif. Ligimizin en zevkli buluşmalarından olurdu hep. Dün akşamki oyuna bakıp iki teknik adamı mütemadiyen tebrik etme isteği hakim oldu bana maç boyunca. Mesela Couceiro. Ligimizin en çok pas yapan takımlarından birini nasıl bu hale getirmeyi başarabildi acaba? 10 dakikada sadece 10 pas, sahada yürüyen bir rakibe karşı verilen çok sayıda net gol pozisyonu, rakip kaleye gitmekten korkar olmuş oyuncular. Sinyor, Mahmut'la direklere güvenip gelmiş Türkiye'ye zahir! Bordo-mavililere karşı her zaman iyi oynayan Deumi'siz rakip savunmaya çift santrforla yüklenmesini beklediğimiz Trabzonspor'da Umut ve Gökhan'ın performansı yine yetersizdi. Bu arkadaşların durumunu daha ne kadar Fatih Tekke baskısına bağlayacak acaba yetkililer? Trabzon'un set oyunla, rakibi sahasına hapsederek falan gol atma ihtimali yok. Yüce Rabbim 5. haftada acıyıp gökten 3 gol göndermişti, korner süsü verip de. O da yok şimdi, kala kala rakibin atağa çıkarken kaptırdığı toplarda Selçuk'un atacağı uzun paslar kaldı elde. Çift santrforla en kolay gol bulma yolu olan ön direk hamlesi de sıfırlanma yolunda. Allah bir penaltı nasip etti, onu da ilk yarıda daha yakın mesafeden topu kaleciye veren adama attırdılar. Aslında Trabzon'un maçtaki en iyi bölümü penaltı sonrası oldu. Nasılsa, bir top oynama isteği geldi, oyun kanatlara açıldı, futbola benzer bir şeyler görüldü. Ancak garantili bir golcü eksiği yine sırıttı. Bu kötü oyuna rağmen rahat kazanılacak puanlar da uçup gitti. Şu an için Trabzon'u izlemek de yorumlamak da eziyet. Umarız hoca ve yönetim haklı çıkar da zaman her derde deva olur.