Broos iyi hoca mıdır, bilemem; ama Trabzonspor'dan ve bizim ligden yeterince haberdar olmadığını söyleyebilirim. Trabzonspor maça çok kötü başlamadı, ancak her geçen dakika bozuldu, eridi, gitti. Bir türlü top tutamayan orta saha, Ceyhun'un 25 dakika Arda'yı kitlemesi dışında fiziksel zaaf da sergiledi. Kaleye ilk şut için 40 dakika beklendi. Kanatta Keita, Gabriç-Cale ekürisini sarhoş etti. Rakibe idman pozisyonları verildi. İlk yarıda, en sıradan taşra takımından bile daha aciz duruma düşüldü. Dakika 20... Artık geridesin ve sıfır oynuyorsun. Gidişat belli. Engin veya Gabriç yerine yerine Selçuk ile müdahale edilse bir şey değişir miydi? Bunun yanıtını görmek isterdik doğrusu. Orta saha bu kadar kolay geçilmez, bu kadar baskı yenmezdi herhalde. Broos iyi hoca mıdır, bilemem; ancak ilk yarıdaki 11'inden memnun kalıp ikinci yarıya aynen başlamışsa, çok kalender adam, azla yetinen bir ermiştir, derim! Neyse... İkinci yarı tuhaf başladı ve konuk ekip önce beraberliği buldu, sonra da öne geçme şansını tepti. Hocası da orta sahaya ısrarla destek vermeyip yeniden geri düşmeyi bekledi. Yorulan rakibi Gökhan'la yoklamayı da reddetti, Barış-Alanzinho sürprizi denedi.
Abitoğlu kötüydü Trabzon'un moralli dakikalarında yine de ev sahibinin kazanacağını kestiremeyen sadece iki isim vardı: Broos ve Rijkaard. Biri kaybetmeyi hak etti, gökten inen şansa da yazık etti. Diğeri ise belki hayatının en dağınık oyunundan fantastik bir galibiyet çıkardı. Hakem Abitoğlu, Arda'nın sert hareketini elini sıkarak, Sabri'nin protestosunu da şortundaki bir şeyi göstererek geçiştirirken şaşırtıcıydı. Mustafa'nın Serkan'a yüklenmesinde ise muhtemelen gözlerine inanamadı. Broos ve yönetim iyi oynanıp galibiyetin kaçırıldığı düşüncesi ile bundan sonra yolun açık olduğunu söyleyecektir zannımca. Biz öyle görmedik ama öyle olmasını dileriz. Ancak, zirveyi bırakın, başaltı rakiplerin çok az puan kaybettiği bir ligde derece yapmanın gerçekten çok zor olduğu da ortada.