Kim Bilir kaç milyon gencin hayallerini süslüyordur o sarılacivertli forma... Oysa sırtına geçirip değerini bilmeyenler var... Akıllarına şaşıyorum... Bir insan kendi kendine bu kadar kötülük yapabilir mi? Bu kadar geleceği ile oynayabilir mi? İhanetin en büyüğü, istikbalini düşünmemek değil midir?.. Seni kuşun kanadından çıkan rüzgârdan esirgeyen anne, babana yazık değil midir?.. Bakıyorum yakın geçmişte gidenlere... Yusuf, Fenerbahçe'den gittikten sonra nerelerde ne acılar çekti... Spor yaşantısının son döneminde aklı başına gelmese hâlâ o acıların içinde olacak... Süper bir yetenek değil miydi?.. "Telefon kulübesinde çalım atıp adam geçer" denen Yusuf en büyük çalımları, zamanında Fenerbahçe'den gönderilerek kendine atmadı mı?
Sefilleri oynuyor Ceyhun, saçma sapan bir Ortega kavgasına tutulup geleceği ile oynamadı mı?.. Sadece Fenerbahçeliliği değil, milli formayı da kaybetmedi mi?.. Hâlâ geçmişini aramıyor mu? Servet, şimdi neden boynuna 20 kilo zincir takıp gezmiyor?... Neden yaşantısına çeki düzen verdi?... Fenerbahçe'den kopmak ona ders olmadı mı? Ya Aurelio, menajerinin dolduruşu ile sözüm ona İspanya rüyasına kapılıp Betis'e gitmedi mi? Şimdi sefilleri oynamıyor mu?.. Satış listesinde değil mi?.. Ya Tuncay... O da bir İngiltere rüyasına kapılmadı mı?.. Gittiği takım zirveye oynasa neyse, Middlesbrough da küme düşmedi mi?.. Şimdi ikinci ligde sefilleri oynamıyor mu? Kaç para kazandılar, Fenerbahçe'de aldıklarından daha mı iyi şartlar vardı... Ayrıca her şey para mı? İkisi de satış listesinde, alıcıları var mı? Bunun adı futbolculuk adına fiyasko değil mi? Gencecik ayaklar Can Arat nerede?.. Takıma girebildi mi? Yasin Çakmak, adam yokluğunda foma bulmadı mı?.. Fenerbahçe maçındaki performansını değerlendirmem. O bir 'Beni satarsınız ha' futboludur... Yarınlarını görün... Sivas da iyi oynasa ne olur.. Orası Fenerbahçe mi?... Gökhan Emreciksin, İlhan Parlak pişman değiller mi? Koskoca Hooijdonk gitti ama hâlâ buralarda Fenerbahçe ile iç içe değil mi?... Veteranlarda da olsa o asil formayı giymiyor mu? Zamanında Baliç de gitmişti, kaleci Rüştü de... 2 maç oynayıp dönmediler mi? Lugano'ya ne oldu? Real Madrid istiyordu da niye gitmedi... Şimdi kürkçü dükkanında değil mi? Her şey para mı? Yine zamanında Galatasaray'a gidenler şimdi günah çıkarmıyor mu? Bu örnekler artar... Çok çok geçmişe gidilirse, Rıdvan da hem kendine hem Fenerbahçe'ye ihanet etmiştir.. "Şimdiki aklın olsa kendine bakar mıydın" sorusuna muhatap olsa "Ah nerde şimdiki aklım" demez mi? Oğuz ve Aykut İstanbulspor'da ne kadar mutluydu? Biter mi bu örnekler... Futbolcu arkadaşlara bir kez daha hatırlatmak istedim... Fenerbahçe bir markadır, bırakın Avrupa'yı bir dünya markasıdır, değeri bilinmelidir... Taraftarı; centilmendir, edeplidir, ahlaklıdır, sadıktır, sabırlıdır... İstisnalar elbette vardır.. Bazen yazılanları yanlış yorumlayanlar da vardır... Hiç unutmuyorum, geçtiğimiz sezon bir yazımın başlığını "Fenerbahçeliyim utanıyorum" koymuştum... Anlama özürlüler "Fenerbehçe'den utanan adam" diye adımı çıkarttı.. Neyse konumuz bu değil... Fenerbahçe'nin kıymetini bilmen için ille kovulman, başka takıma gidip aradaki farkı anlaman gerekmiyor.. Sırtındaki forma asildir... Ulu önder Atatürk'ün taraftarı olduğu kulübün formasıdır... Milli mücadele yıllarında vatanseverliliği ile alkışlanmış bir kulübün formasıdır... İşgal kuvvetleriyle maç yapan ve kazanan korkusuzların formasıdır... Göğsümüzü kabartacak daha nice geçmiş başarılarla doludur Fenerbahçe, büyük kulüptür, daha da büyüyecektir... Şuna karar vereceksin futbolcu kardeşim; Kaybedilmeli midir? Kazanılmalı mıdır? Tıpkı bu geceki maç gibi....
* * * Günaydın futbol... Her sabah hayranlıkla izliyorum... Seviyeye, kaliteye, bilgiye, görgüye tanık oluyorum... Aşağılama yok, gırgır geçmek yok... Sporun ve yorumculuğun son derece ciddi bir iş olduğunu savundum yıllarca... Türkiye Spor Yazarlığı Derneği'nde yıllarca başkanlık yapmış sayın Atilla Gökçe'yi hayranlıkla izliyorum... Spor spikerliğinde yıllarca saygı ve sevgiyle görev yapmış sayın Öztürk Pekin'i izliyorum... Alay edenlerden, şamata yapanlardan, laubali konuşmaları marifet sayanlardan sıkıldım... Hatta utanıyorum... Konuşurken kameraya bakanları, ekranda görünmek için laf kalabalığı yapanları hatırlıyorum... Körü körüne takımlarını savunan yorumcuları hatırlıyorum... Ne kadar ayıp ettiklerini kimsenin söylememesine üzülüyorum... Atilla ağabeyim Beşiktaşlı'dır... Ancak programda her takıma aynı mesafede... "Yiğidi öldür, hakkını yeme" derler ya... Sayın Gökçe ve Pekin, ne yiğidi öldürüyor, ne de hak yiyor... Hiç mi kusur yok, var var... Atilla ağabey, konuşurken her defasında sanki ağazında bir yudum su kalmış gibi yutkunmasa... Neyse, öncelikle bilgi veriyorlar, sonra yayıncılık dersi... Tabii izleyip öğrenene!...
* * * Başkan, İbrahim Akın'ı affeder mi? İnatla izliyorum İbrahim Akın'ı... Müthiş bir değişim içinde gördüm, eski kimliğinden eser yok... Geçen hafta yazmıştım, "Fenerbahçe'nin adı bile yetti" demiştim.. Gerçekten de adı yetmiş... Yine golünü attı, yine harika oynadı... Başkan Aziz Yıldırım'dan bir sürpriz bekliyorum açıkçası... İhtiyacımız da var... İki forvetle bu sezon yürümez... Sakatlıklar da ortada... İbrahim Akın'a Fenerbahçe forması yakışır, bu kafayla İbrahim de o formayı iyi taşır.. Başarılı olacağını iddia ediyorum... Hiç tanımadım, tanışmadım... Kimsenin kafası karışmasın... Ben yeteneklerine güveniyorum... Ne bileyim... İçimden öyle geliyor, ben bu transferi bekliyorum...
* * * Minik yürekleri ihmal etmeyin Ağabeylerini herkes izliyor... Ben dün minik yetenekleri izledim... Atakent Spor kulübü ile Eyüpspor maçındaydım... Giyimleri, terbiyeleri, istekleri, arzuları ile gururlandım... Fair-play ruhuyla mücadelelerini izledim, büyülendim... Onbinlerce minik yeteneğin şu anda gelecekte adlarının başına Fenerbahçeli unvanını koydurtmak için nasıl ter döktüklerine şahit oldum.. Maçtan sonra gittim kutladım ve sordum "Amacınız ne arkadaşlar?" Cevap mükemmel: "Adımızın başına Fenerbahçeli unvanını koydurtmak..." Peki "Dersler nasıl?" Hepsi bir ağızdan "Çok iyi" dedi, inanmadım... Yöneticileri Hakan-Cihan Duman kardeşlere sordum ve aynen şu cevabı aldım: "Bizim için birinci şart karneleri... Okuldaki istikrarlarını kontrol ediyoruz..." Tebrik ettim... Hocaları Niyazi Gedik ile tanıştım... Futbol ve milli eğitimin yanında diksiyon ve psikolojik destek de verdiklerini söyledi... Umutlandım arkadaşlar, gelecek için umutlandım... Demezler mi "Ağaç yaşken eğilir" diye... Arada sırada da olsa, siz de onları izleyin... Sakın ihmal etmeyin...
* * * Her insanın hayatında mutluluğa kavuşabilmesi için verilmiş bir saat vardır. İş, o saati kaçırmamakta... Beaumont İle Fletcher