Bir Fenerbahçeli olarak son dönemlerde canımın yandığını belirterek başlayayım. Üzerinden geçmesine rağmen DÜN'ü unutamadım. Aklım mantığım almadı. Peli neydi O DÜN... Bir seçim süreci yaşandı. Aziz Yıldırım ile Şadan Kalkavan aday oldu ve Yıldırım kazandı. Sayın Şadan Kalkavan kendisinden beklenen bir şekilde ve olgunlukta seçim sonunda Aziz Yıldırım'ı tebrik etti ve köşesine çekildi. Ancak biz taraftarların baş tacı ettiği eski başkanlardan Ali Şen o günlerde birden bire televizyonlarda boy gösterdi ve bana göre çok acımasızca ithamlarda bulundu. 'Borçsuz bıraktık. Şöyle teslim ettik. Yıldırım eğer Fenerbahçeliyse 30 milyon dolarlık banka borçlarını hibe etmeli' gibi söylemlerde bulundu. Yakışmadı. Ali bey, Aziz Yıldırım ile kanlı bıçaklı değildi ki. Tam tersi bu yönetim Şen'i her zaman baş tacı yaptı, ağırladı. Bunları televizyonlarda değil bir gün ziyarete gidip şahsen yüzlerine söyleyebilirdi. Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti... Bir Fenerbahçeliye, üstelik eski bir başkana, milyonların önünde düne kadar yere göğe sığdıramadığı yönetime suçlamalarda bulunmak ve aşağılamak hiç yakışmadı. Zaten, Aziz bey çıktı ve verdiği paraların bir kuruşunu bile almayacağını deklare etti. Şimdi de ben, Ali Şen kulübe ne kadar hibe etmiş çok merak ediyorum.
***
Gelelim BUGÜN'e. Öncelikle Roberto Carlos meselesi. Adam, 'Dönmeyebilirim. Brezilya'da Fluminense yönetimiyle toplantı yapacağım' demiş. Bunun iki anlatımı olabilir. 1- Sözleşmemi uzatın, taleplerim var. 2- Bırakın gideyim. Artık şampiyonluk stresi yaşamak istemiyorum. İki şıktan hangisi doğru olursa olsun. Roberto Carlos, Aziz beyin 'Savaşan takım' projesine uymuyor. Fazla profesyonel, gitsin... Hani biz Fenerbahçeydik. Hiçbir kişi ve kurum Fenerbahçe'den büyük değildi. Carlos da kim oluyor? Takımı durdurur. Hakeme el hareketleriyle, yani sağ elinin baş parmağını alnına götürüp döndüren, kısacası 'Deli' diyen futbolcu Fenerbahçe forması giymemeli.
***
BUGÜN'ün bir diğer konusu Özer Hurmacı. Herkes 'sakat adamı aldılar' diye sitem ediyor. Ben de diyorum ki Fenerbahçe kendine yakışanı yaptı. Bu futbolcuyu biz geçtiğimiz sezonun devra arası transfer döneminde alacaktık, vermediler. Ondan sonra da Fenerbahçe'ye gelmek istedi diye oynatmadılar. Sonra da sakatlandı. Fenerbahçe sevgisi yüzünden futboldan uzun bir süre ayrı kaldı. Allah korusun bir ayağı kopmuş olsa da Fenerbahçe almalıydı. Ki süper bir futbolcu. Yürekli... Savaşçı... Bekleyin, görün... Pişman olmayın...
***
Son olarak... Tanyeviç. Bu ülkenin birbirinden değerli basketbol hocası var. Biz Aydın Örs'ü harcadık. Hoca bizden sonra takım bile çalıştırmadı. Tanjeviç hastalığı nedir? Efes Pilsen'e karşı, 2-0'dan 2-4 mağlup olmak varsa, bu faturayı Tanyeviç ödemeli. Basketbol'un Aragones'i resmen... Ben adamı sevmedim. Bakın iki örnek. Mehmet Okur, milli takımda yok. Daha da önemlisi, Fenerbahçe'yi adeta tek başına yenen Efes'in savaşçı oyuncusu Kaya Peker de yok. Böyle kapris olur mu? Türk Milli Takımı'nı ve göğsündeki ay-yıldız'a kimse kişisel problemleri yüzünden ihanet edemez. Severiz, sevmeyiz Kaya Peker olmalıydı... Bizim Semih'imiz, Ömer'imiz, Savaş'ımız maalesef seri boyunca Kaya'yı seyrettiler hem de hayranlıkla. Fakat milli takımda onlar var, Kaya yok. Eyy Turgay Demirel, hakem faciaları yüzünden rezil bir final serisi izlettirdin basketbolseverlere, sana kimler hak mahrumiyeti cezası versin?
***
Son olarak, YARIN. Basketbol şubemizde takım elbiseleri giyip saha kenarında boy gösteren o koca koca adamlar ne iş yapar... Sayın Ali Koç'a mı kalmalıydı saldırganları durdurmak. Bu işi beceremediler. Beceremedikleri gibi o unutulmayacak ayıba engel olamadılar. Ben olsam istifa ederdim. Sözün özü: Basketbolun YARIN'ı pek aydınlık görünmüyor.