Öncelikle ve samimiyetle ifade etmeliyim ki başkan Aziz Yıldırım'a ne bir kinim, ne bir husumetim, ne de bir önyargım var. Ben spor yazarıyım ve tespitlerimi içimden geldiği gibi özgür irademle dile getiriyorum. Sayın Yıldırım'a saygım sonsuzdur. Ancak son yıllarda yapamadıkları nedeniyle inancım sıfırdır. Dünkü yazımda ve daha önce kaleme aldığım makalelerde de bunlara değindim. Ancaaak... Elmalarla armutları karıştırmamak lazım. Bazı Fenerbahçeli arkadaşlar bana sitem edip şu soruyu soruyorlar, diyorlar ki: "Fenerbahçe'de yanlışları yazıyorsun. Peki bayan voleybol takımının şampiyonluğunu neden unutuyorsun? Basketboldaki başarılarımızı neden belirtmiyorsun? Boksta şöyleyiz, kürekte böyleyiz, yüzmede şöyleyiz..." Tamam arkadaşlar, o başarılarda benim de göğsüm kabarıyor. Gururlanıyorum. Fakat onlarda bir sorun yok ki. Onların başında profesyonel, işini bilen yöneticiler var. Acıbadem ve Ülker var. Aroma var. Şirketler var. Bir tek, profesyonel futbol takımımızda işini bilen profesyoneller yok. Ve trilyonlar çöpe atılıyor. Benim derdim bu.
Koltuğu hak edin Aziz Yıldırım, futbolu da ehil ellere teslim etmeli. Bu kadar paraya yazık! Bunlar Aziz beyin parası değil ki, Fenerbahçe'nin parası. Başkan hatalar yapıyor. Yaptıkça da hırslanıyor, hırslandıkça da hata yapmaya devam ediyor. Biz sporcularımıza ne diyoruz: "Profesyonelce yaşayın. Aldığınız paranın hakkını verin." Bu söz yöneticiler için de geçerli: "Profesyonelce hareket edin. Koltuğunuzu hak edin." Bakın bir üstat ne demiş: "Zorlukları karşılamanın iki yolu vardır; ya hataları düzeltirsiniz ya da hataları çözmek için kendinizi."