Oysa ne hayalleri vardı rakiplerin, 'Onu mutlaka almalıyız' hesapları yapıyorlardı... Teknik direktörler ağızları açık izliyorlardı Gökhan'ı... Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji... Örnek alınası bir ahlak ve sporcu ruhu... Saha içinde ne kadar savaşçıysa, saha dışında o denli uysal, Fairplay'in Türkiye Cumhuriyeti topraklarındaki en önemli aday adayı... Fair-play Komisyonu Başkanı Erdoğan Arıpınar'a saygıyla duyurulur... Trabzonsporlu Tolga Zengin'i aday göstermişler kendileri... Elbette Tolga da hak ediyordur... Ancak gerek takımında gerekse Milli Takım'da sayısız başarılara imza atan Gökhan Gönül'ün düşünülmemesi emeğe saygısızlıkla eşdeğerdir... Fair-play ruhuna aykırıdır...
Erdoğan beyi, vicdanının sesiyle baş başa bırakıyorum...
YILIN TRANSFERİ Göhan Gönül kart görebilir, nadiren öfkelenebilir de kazanmak için canını dişine takan bir sporcu için bunlar son derece normaldir... Ancak şöyle gözlerini kapatıp, vicdanının sesini dinleyen herkes Gökhan'a hakkını teslim edecektir... Gelelim sadede... Fenerbahçe'nin sportif direktörü Aykut Kocaman bitirmiştir hayalleri... Hevesler kursakta kalmıştır... Fenerbahçe'de pek alışık olmadığımız şekilde Gökhan Gönül'e 5 yıllık imza attırılmıştır..
Yılın transferidir... Rakiplere atılabilecek en anlamlı goldür... Başkan Aziz Yıldırım'ın Arda için Galatasaray'a teklif ettiği 15 milyon euro hâlâ akıllardadır... Adnan Polat, bunun intikamını almak için bekli de Gökhan Gönül'ü gözüne kestirmiştir... Yine Aziz Yıldırım'dan Mehmet Topuz golünü yiyen Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören de intikam planlarını Gökhan üzerine yapmıştır... Gel gelelim Gökhan Gönül, 5 yıllığına sezonu kapatmıştı... Türkiye futbol piyasasındaki en değerli yıldız sarı-lacivertli formaya sadakat Pazarlık bile yapmadan... Ne Arda gibi kaptanlık sevdasına kapılmıştır, ne de Lugano gibi 4 milyon eurolar istemiştir... 600 bin liraya oynarken 1.2 milyon liraya imzayı atmıştır... Elbette daha fazlasını hak etmektedir... Kimsenin beklemediği bir anda üstelik hiç yormadan önüne uzatılan mukaveleyi imzalayıp yüreklere su serpmiş bir değere, sarı-lacivertli kulüp gelecek sezonlar için bu hakkını teslimde edecektir kuşkusuz... Akıllı ve ahlaklı olmak böyle bir şeydir.. Kulübe sırtını dönüp bedelsiz gidenlerde okkalı bir tokat etkisi yapmıştır Gökhan'ın bu duruşu... ŞOK etkisi yapmıştır, sinsi plan peşinde olanlara... Dosta, düşmana 'İşte ben böyle Fenerbahçeliyim' imzası atmıştır Gökhan... Evet.... Gökhan Gönül sezonu ve sezonları erken kapatmıştır... Nasıl sahalarda fırtına gibi esiyorsa, yorgunluk nedir bilmiyorsa, aynı hızla hareket etmiştir ... Emeği geçenlere, yarınları düşünenlere tüm içtenliğimle teşekkürü bir borç bilirim... Eğrileri nasıl eleştiriyorsak doğrularıda ayakta alkışlamak boynumuzun borcudur... Aykut hocam yarınlar için devam...
ANALiZ Öngörülü Naif Dirençli Efendi Realist
Dikkat et Kazım arkanda Özer var! MAHALLENİN deli dolusu... Bazen tribünleri coşturuyor, bazen saç baş yolduruyor... Gereksiz faullere de imza atıyor, gollük asistlerde yapıyor... Fakat bir şeyi bilmiyor Kazım Kazım... Zaten Deivid kulübede gözlerini dikmiş forma bekliyor, daha da önemlisi Özer Hurmacı geliyor... Can atıyor Özer, sarı-lacivertli formasını giyip alkışlarla seyircisinin önüne çıkıp sahne almak için sabırsızlanıyor... 'Sakat futbolcu, kolay kolay iyileşmez' diyenlerin yüzlerini nasıl kızartacağının hesaplarını yapıyor... Topla çalışmalara başladığına göre fazla da beklemeyecek... Ama mahallenin deli dolusu Kazım nedense bunları göremiyor... Tehlikenin farkında değil... Futbolun ciddiyetini, ormanın ağırlığını, kaçan balığın büyüklüğünü kimse anlatmıyor mu Kazım'a... Yoksa kafası mı almıyor?.. Eh... Kendi bilir...
İyi oynatan kazandırır... Nasıl da iğne deliğinden geçiriyor topları... İstediğini nasıl da oynatıyor... Ne markaj dinliyor, ne sıcak... Kendisine "Ağır" diyenler iyi izlesin... Gol kokusu aldığı zaman kim tutabilmiş onu... Güiza'yı yeniden yarattı, golcülük gömleğini giydirdi... Sadakta (ok kılıfı) toz tutan oklarını bir bir attırıyor... Kendileri solaktır ama, sağ ayaklada servis yapıyor... Topukları bile öldürücü pasların emrinde... Fenerbahçe, Denizlispor maçında çokta iyi oynamadı... Ama oynatan vardı... Kaptanlık bandı birçok arkadaşının kolunda gezdikten sonra yine ona geldi... Yakışmamıştı ona kampa geç gelmek... Affettirdi, özür diledi performansıyla... Adını yine altın harflerle yazdırdı gönüllere... "Ben Alex De Souza'yım, beni izlemeye devam edin" mesajını verdi... "İyi oynayan kazanır"ın yanına yeni bir cümle ekletti: İyi oynatan kazandırır...
İbrahim Akın'a Fener'in adı yetti Keşke Aziz Yıldırım alsaydı' dedim.. Beşiktaş maçında süper bir İbrahim Akın izledim... İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a ligin ilk maçında ilk punanı kazandıran isimdi İbrahim, aklı başına gelmiş gibiydi... Attığı golde siyah-beyazlı defansı adeta yerle bir etti... Kimini yere serdi, kiminin belini kırdı... Büyük umutlarla geldiği ve sonra kapı dışarı edildiği eski takımından intikam aldı resmen... Geçtiğimiz sezon sonunda "Fenerbahçe ile anlaştım" demeseydi bekli de şu anda Fenerbahçe'de olacaktı... Aziz Yıldırım, yaptığı "Anlaştım" açıklamasına kızdı ve almadı... Eğer Aziz başkan "Kimse bilmeyecek, bekle" dediyse bekleyeceksin... Ben iki forvetli (Güiza-Semih) takımda İbrahim Akın'ı görmek isterdim, işte Semih sakat, Güiza da sakatlanırsa zorluk yaşanır.. Kendisine çeki düzen veren bir İbrahim çok gol atar... Baksanıza Fenerle adı çıktı sahalara fırtına gibi girdi, bir de sarı-lacivertli formayı giyse neler olur? Açıkçası çok çok iyi olur...
Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün, yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz. Edward de Bono