Süper Kupa'yı Fenerbahçe kazandı... Alnının akıyla.. haysiyetiyle, şerefiyle... Maçtan sonra, Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören'in, Aziz Yıldırım'ın yanına kadar gelerek kutladığını görmek oldukça umut vericiydi... Ancak bu fair-play rüzgârı çabuk dindi... Sonra bir Levent Erdoğan fırtınası esti... Hatta kasırga, bilirsiniz kasırga dönerken önüne ne çıkarsa toplar ve etrafa savurur... Beşiktaş Kulübü'nün asbaşkanı da aynen böyleydi... Ağzına geleni söyledi... Ayıp etti.. Spor centilmenlik değil miydi Levent Erdoğan bey... Kupayı kazanırken, lig şampiyonluğunu alırken kabaran koltuk altlarınızdan TIR geçerdi... Hakem Yunus Yıldırım'ı bu kadar ağır eleştirilerle taraftarın önüne atmak ne kadar etik... Madem hakemlerden bu kadar şikayetçiydiniz neden şimdiye kadar sustunuz... Fenerbahçe başkanı milyonların önünde hakemlerden dert yanmadı mı? Yanında Galatasaray Başkanı Adnan Polat ve Trabzonspor Başkanı Sadri Şener varken Uğur Dündar'a hitaben "Türk futbolu bir değişim içerisinde. Ama hakemler aynı şekilde değişim gösteremedi. Kötü niyet yok ama kalite çıtası yükseltilmeli. Bu haliyle 'Türk hakemleriyle yola devam edelim' diyemeyiz. Gerekirse yabancı hakem getirelim" demedi mi? Adnan Polat ve Sadri Şener orada destek vermediler, sustular, Aziz Yıldırım'ı yalnız bıraktılar... Peki siz neredeydiniz Levent Erdoğan bey?... Neden destek vermediniz?.. İçten içten gülüp 'Ohhh' çekmediniz mi? 'Aziz Yıldırım şimdi yandı, bu hakemler intikam alır' demediniz mi? İddia ettiğiniz üzere canınız yanınca çıkıp ''Değerli rakibimiz Fenerbahçe'nin hakem hatalarıyla kazanılmış galibiyetlere ihtiyacı yoktur. Ayrıca Türk futbolunun, yaptığı hatalardan sonra, günah çıkarmak adına daha büyük hatalar yapan hakemlere ihtiyacı yoktur. Yeni sezonun hakem hatalarından arınmış bir sezon olması dilek ve temennisinde bulunuyorum'' demek ne kadar etik... Geldiniz mi şimdi Aziz Yıldırım'ın sözüne... Elbette Fenerbahçe'nin hakemlere ihtiyacı yoktur... İhtiyacı olsa ve o kirli işleri düşünse, 2005-06 sezonunda ligin son maçında Selçuk Dereli'nin yönetiminde Denizlispor ile 1-1 berabere kalıp şampiyonluktan olmazdı... Bunlar saymakla bitmez... Fenerbahçe'nin, takımınız Beşiktaş'la yaptığı kupa finallerinde hakemlerin nasıl rol oynadığını hatırlamanızı da tavsiye ederim... Ayrıca 'Biz iki kupayı alan takım olarak Süper Kupa'yı almalıydık. Maç yapmamalıydık' da ne kadar etik.. Mehmet Topuz'u, Fenerbahçe'ye kaptıran başkanınız çıktı koskoca Fenerbahçe camiasına 'EZİK' dedi.. Kupayı kaybedince siz, sahada ter döken futbolcuların emeğini yok sayıp Fenerbahçe'nin hakemle kupayı kazandığını iddia ettiniz... Federayon'un, Disiplin Kuruluna sevk ettiği Levent Erdoğan'a sezon boyunca 'Hak mahrumiyeti' cezası vermesini bekliyorum...
* * *
Ne bekliyorsun Tuncay... Futbolcularımızda bir 'Avrupa' macerasıdır gidiyor... Yabancı merakımız bitmedi gitti... Türk futbolunun son yıldızlarından Tuncay da o kervana katılanlardan... Sonu hüsran.. Takımı küme düştü... Hâlâ kulüp arıyor... Oysa Fenerbahçe kucak açmış onu bekliyor... Fenerbahçeliliği tartışılmayacak bir futbolcu, tam bir profesyonel... Kolundan kaptanlık bandını çıkartıp gitmesini bir türlü içime sindiremedim... Paraysa para, ilgiyse ligi, sevgiyse sevgi... Daha ne ister bir sporcu, ne bekler? Dön Tuncay dön, şampiyonluk kupasını 3 yıl art arda sen kaldır... Hayatı erteleme....Ne hakla? Bu uygulama, kulübümüze haysiyetiyle, şerefiyle hizmet edip yerini gençlere bırakmış sayısız futbolcumuza saygısızlık değil mi? Daum'un oğlu Marcel'in futbol bilgisinin ne kadar yeterli olduğunu bilemem... Ancak şunu kesin olarak söyleyebilirim: Sporcularımıza ayıp edilmiştir... Hem de ne ayıp... Tövbe tövbe, gerçekten Fenerbahçe'de ADAM mı yok?
* * *
Ne Aurelio Ne Lugano... Fenerbahçe'yi hafife alan, menajerinin sözünden çıkmayan, paragöz futbolcuların hâlâ Fenerbahçe'nin gündeminde olmasını içime sindiremiyorum... Aurelio tercihini yapıp İspanya'ya gitmiştir... Üstelik sözleşmesindeki bir yıllık opsiyon hakkı kullanılmışken... Sözün özü, ihanet etmiştir... Ya Lugano... İnanılır gibi değil... Sahada el bombası gibi dolaşan adam... Kamyon yüküyle para istemiş, Fenerbahçe 'Hayır' demiştir... Hani İtalya onu bekliyordu, Real Madrid peşindeydi... Bu yaşına kadar kimse almamış da şimdi mi keşfedilmiş... En affedilmez hataları ise Fenerbahçe'yi, Galatasaray'a gitmekle tehdit etmeleri... Kulübün yerinde olsam bu futbolcuların 'Fenerbahçe'nin adını ağızlarına almalarını bile yasaklarım... Zaten bitip tükenmek bilmeyen para hırsları yüzünden ortada kalıp yüzlerini kızarttılar,bir sarı forma giyer işlemi tamamlarlar.. Ayrıca çok sevdikleri paraları zamanında ve tıkır tıkır alırlar!
* * *
Daum, Topuz'u dövdü mü? Dövmüş dövmüş... Sadece birileri görmüş... Olay şöyle gelişmiş; Daum, sabah idmanına gelirken tesislerde Mehmet Topuz'u görmüş, çağırmış yanına, kulağını tutmuş çek Allah çek... Gerekçe 'Sen nasıl sakatlanırsın, kimden izin aldın'... Daha Mehmet cevap vermeden Daum, tekme topuz dalmış Mehmet'e... Ne ağız kalmış ne burun... Üstelik bir marifetli gazeteci dışında kimse görmemiş bu olayı... Muhabire özel dayak atmış Daum... Mehmet Topuz yalvar yakar 'Hocam bir daha sakatlanıp salonda çalışırsam, düz koşu yaparsam, Kayseri pastırması yemek nasip olmasın' diyerek kurtulmuş Alman hocanın elinden... Daha da kötüsü Daum'dan sonra Aykut Kocaman da sıradaymış... İşte PERDE ARKASI böyle... Tövbe tövbe...Bunlar elbette komik... Sevgili Fenerbahçeliler, sorarım size; Takımı motive etmek için kampa geç katılan, Alex ve Güiza'yı bile alkışlatan, futbolcuların üstündeki ölü toprağını atmak için çeşitli yöntemler geliştiren, Aragones efendinin asık suratının izlerini silmek için gülücükler dağıtan bir hocaya ve onun en güvendiği futbolcuya bu kadar iftira atılır mı? Neymiş efendim, Duam'la, Mehmet Topuz birbirine girmiş, Mehmet Topuz kampı terk etmiş... Sözün kısası, bu iftiraları daha sezon başlamadan atanlar kafayı yemiş...
***
Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar, kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar. John Steinbeck