Televizyonda yayınlar başlayınca, hayal satan adam için, hasreti yüklenip dükkanı kapatmanın mevsimi geliyordu. Ruhunun yolculuğunda hüzün tarifesini açarken, sonbahardan gün almış sayıyordu kendisini. Hayallerin büyüsünde demlenen çocuklar her yıl biraz daha azalırken, futbol mevsimlerinde dükkanı açık tutmanın da, bir anlamı yoktu zaten. Eşyalarını topladığı sırada, 17 yaşlarında bir delikanlı girdi dükkandan içeri.
***
Hemen söze girdi. "Bana sizi anlattılar, hayallerinizi çok methettiler." Elindeki yirmibeşliği ani bir hareketle tezgaha koydu. "Hep geçmişe dönük yaşıyorsunuz da, bugünlerle ilgili güzel bir şeyler yok mu?" Hiç beklemediği bir yaş grubunun temsilcisine gülümseyerek baktı adam. "Var" dedi, "Ama biraz soluklan." Delikanlıdaki heyecanın önünü kestikten sonra sordu. "Hayallerin diliminden bir pasta almaz mıydın?" "Hayır" dedi çocuk, "Fazla vaktim yok." İnatçı bir duruşu vardı.
***
Adam daha fazla beklemeden, şimdiki zamanın kapısını açtı çocuğa. "Bugünlerde de, elbette güzel şeyler var." Delikanlının önüne, topraktan köküyle çıkarılmış bir çiçeği koydu. "Sizler televizyon başında uyurken, 9 milyon sivilin silahlandığı bir ülkede, nasıl güzel şeyler olmaz ki!" Çocuk şaşırmıştı da, adam içindeki barajı açmıştı sanki. "Kapı zilini çaldı diye 10 yaşındaki kızı öldüren insanlar ülkesi olduk. Yalancılar cenneti. Utanma duygusunu da yitirdik, saygıyı da. Bizler din farkı bilmedik, dil farkı bilmedik, bir anadan doğmuş gibi yaşadık. Ama sizleri birbirinize düşman ettiler."
***
Adam örnekleri sıralıyordu. 70'li yıllarda zenginlere gıcık olsa da, paraya değer vermeyen gençliği anlattı. Otomobillerin lastiklerini indiren ama otomobil çalmayan gençliği... Uyuşturucu satarak araba sahibi olan şimdiki çakallara inat. Şimdi paranın tanrılaştığı bir ülkede, her mesleğin, her yaş grubunun kirini koydu ortaya. Hayal satan adamla, gerçekleri anlatan adam arasında bir uçurum vardı. Gerçeklerin dili, hayallerin dilinin aksine bıçak gibi keskindi. "Bunları ihbar say evlat" dedi. "Bugün harami sofralarında en çok sizlerin geleceği yağmalanıyor." Birden durdu adam, yüzündeki gerçekleri terini eliyle sildi. Delikanlı şaşkındı. Adamın gözleri düğmeydi de, delikanlı iliklenmişti sanki.
***
Hayal satan adam, bu kez sükunete yaslandı. "Hayat uzun bir yol öyküsüdür evlat. Futbol da hayatın süsüdür." Futbol konulu bir sohbetin özlemindeki çocuğun ifadesi değişti. "Ama" dedi adam, "Futbol da bu ülkenin çok şeyini aldı. Körü körüne taraftarlık da." "Başkalarının parasını sayacağımıza, küçüklerimizi sevip, büyüklerimizi saymayı öğrenseydik, bugünler güzel olurdu." İnsanlık sergilerinin yerini, "kan çıkmazsa para yok" konulu futbol sergilerinin aldığı bir ülkede, adamın mavileri tükenmişti.
***
Bütün karanlıkların, aydınlıkların üzerine oturduğu bir ülkede, adam oturduğu tabureden kalktı. "Bu mevsimlik bu kadar evlat" dedi. Kendi yolunu işaret etti. "Hayallerin de, gerçeklerin de, acıyan tarafı benim tarafım." Delikanlıyı alnından öpüp uğurlarken noktayı koydu. "Ama şunu bilin ki, her türlü şartta, sizden tarafım!"