Azalan kalite, artan fiyatlarla ters orantılıysa. Futbolcuların cehaletini yüzlerine vurmakta sakınca yok demektir. Bunu yapmak, en azından geçmişin değerli futbolcularının gururunu okşamaktır. Ya da aklı başında taraftarlara, gerçeği işaret etmektir. Maçlara ölmeye gidenlerin ve başka takımdayken çapulcu belleyip, kendi takımına geldiğinde futbolcunun ayağını öpenlerin, anlayamayacağı bir gerçektir bunlar. Çünkü, formaların, cahil futbolcuların üzerinde nasıl durduğuna bakan yok. Marka yaratma tekniğini, sadece formaların arkasına isim yazdırmak zannedenlerden topluma kalan, para denizinde yüzdürülen futbolculardır. Oysa futbolcuların paralarından çok, ilkeleri olmalı. Ama ne utançtır ki, bu ülkede ilke para etmiyor. Yazımın burasına kadar gelip, buradan geri dönen olduğundan bile şüphem yok. Çünkü, dar alanda paslaşmasına izin verilen toplumlar, futbolcuya tapar, başkanlarına ibadet eder. Futbolcularını eleştirenlere de küfür eder. Böyle bir ülkede futbolcuların, kendilerine tanrı süsü vermesi kaçınılmaz değil midir? Haksızlık denizinden birkaç parça gerçekler listesi çıkardım. Öğretmenin maaşı 1.683 TL. Bir başkomiser 2.190 TL'ye çalışıyor. Uzman doktorun maaşı 2.213 TL. Bir profesör 3.564 TL maaş alabiliyor. Bu insanlar vergilerini peşin olarak ödüyor. Bir futbolcunun aylık geliri bunların 100 katı. Üstelik tek kuruş vergi ödemiyorlar. Bunları paraya boğan kulüplerin vergi borçlarını da, hükümetler affediyor, o vergileri çalışan insanlardan alıyor. Bu yazdıklarımın, bir gol kadar değeri olmadığını biliyorum. Çünkü toplumun büyük kesimi, meselenin bu kısmıyla ilgili değil. Onlar atılan gole bakıyor, formanın içindeki pahalı bedene. Ben yine inatla haykırıyorum.
***
Fahiş transfer ücretleri, kulüp başkanları için büyük. İnsanlık için küçük adımlardır. Bakmayın paranın büyük gösterdiği futbolculara. Onlar zannettiğinizden de küçük adamlardır.