Futbol tek sözcüklü bir dildir artık: Para. Gençliğin dilinin, paradan daha önemli olduğunu söylemek, bugünler için demode laflardır. Cehaletin el üstünde taşındığı, hataların sözcüklerle kolayca onarıldığı alemdir futbol. Mesela Lincoln esaslı bir belgedir. Tek kişilik çirkin gösterilerle kapıları kıran bir adama, şimdi kapıyı göstermek, neyi geri getirir? Yok yere giden 14 milyon euro'yu mu? Yöneticiliğin itibarını mı?
***
Arda'ya verilen 10 numaralı forma için konuşan Haldun Üstünel, "Biz Lincoln'ün değil, Metin Oktay'ın formasını Arda'ya teslim ediyoruz" diyor. Ben de diyorum ki "Arda'dan önce Lincoln'e teslim ettiğiniz neydi?" Dağıtılan fotokopi olmalı. Çünkü Metin Oktay ruhu, Lincoln'ün de bedenine uymaz, Arda'nın da...
***
Çıkarcı ilişkiler çağında, haksızlıklara karşı dilsiz duruşlar diz boyuysa... Futbolcuların cehaletine alkış tutmak da kaçınılmaz olacaktır. İdmanda birbiriyle kavga eden ünlü futbolcuları, "Sıcaktan sinirleri bozulmuş" savunmasıyla geçiştirmekle, onların cehaletini anafikir yapmak arasında, buz gibi gerçekler yatıyor. Ama ne acıdır ki... Hiçbir şeyi sorgulamayan taraftarlığın kalbi, böyle futbolcular için atıyor!
***
Gittikçe garipleşen bir ülke olduk zaten. Daum'un yaptığı açıklamalara baktım da, tek hedefinin lig şampiyonluğu olduğunu söyleyen bir teknik adamla, Fenerbahçe'nin neler kazanacağını tahmin etmek zor değil. Çünkü Daum gibileri için şampiyonluk her şeydir, Avrupa düşleri bir şey. Ayrıca ona genç futbolcu demeyin. Sadece pahalı transfer listeleri düzenleyin.
***
Genç denince, yılın kazancı olarak Emre Çolak'ı işaret etmeliyim. Maliyeti 20 kaban. Ama yıllanmış bir emek. Galatasaray'daki yokluğun uçurumuna, 18 yaşındaki bir fidanın varlığı ne çok şey katacaktır da, kim hesaplar acaba? Peki, Rijkaard'ın kendisine has gençlik tutkusu olmasa, o genci formanın içine sokacak yürek, kaç teknik adamda mevcut olabilir?
***
Emre Çolak kadar, takımına yakışan diğer gençler de var. Fenerbahçe, Özgür Çek'le sezon ortasında 5 yıllık mukavele imzaladı, sonra 100 bin euro'ya Ankaraspor'a hediye etti. Fenerbahçe'de Mert Günok diye harika bir kaleci var, bakalım ona güven duyacak cesaret kimde var? Beşiktaşlı Necip Uysal'ı U-18 Milli Takımı'yla Finlandiya karşısında izlemiştim. "Bu adamı kendi takımında niye oynatmıyorlar?" diye kendime bir soru sordum da... Gözü şampiyonluktan başka bir şey görmeyen Mustafa Denizli'nin, gençlere nasıl baktığını bildiğim içindir ki, cevabını da kendim verdim. Şimdi bu genç futbolcuya, U-18 Teknik Direktörü Şenol Ustaömer'den sonra, Fatih Terim'in elini uzattığını duydum. Fatih Terim'deki cesareti, Mustafa Denizli'de göremiyorsak, pahalı transferle takımı ayakta tutan bir adamı, ayakta alkışlamak neyin nesi?
***
Gençlik, varoluşun anlamıdır. Yağmalanmış bir ülkenin tek kurtuluş umudu. Ama paranın değil, yüreğin dilini öğrenmeleri ve konuşmaları şartıyla...