Hayret içerisindeyim. Şaşırıyorum, üzülüyorum. Herkes at gözlüğü takmış... İstediğini görüyor. Gerçekleri yazamıyor. Ne Rijkaard konusunda, ne Mehmet Topuz ne Beşiktaş ne de basketbolda. Kimden korkarlar, neden objektif olmazlar anlayamıyorum. Örneğin Mehmet Topuz konusu... İşte benim tespitlerim... 1- Beşiktaş'a hiç yakıştıramadım. Düne kadar baş tacı olan bir futbolcuya bir gün sonra üstelik asbaşkan Levent Erdoğan'ın ''Beşiktaş şanslıymış ki Mehmet Topuz transferi gerçekleşmedi. Gördük ki Beşiktaşlı olsa da Beşiktaşlı duruşuna sahip değil. Transferin gerçekleşmemesi bu açıdan isabetli oldu'' demesi komiktir. Bence işte bu sözler yüzünden Mehmet Topuz çıkıp ''Fenerbahçe gerçekten çok büyük bir kulüpmüş" demiştir. 2- Mehmet Topuz'un yaklaşık 8 bin taraftarın önünde imza atmasını çok çok iyi izledim. Şunu gördüm. Mehmet mutsuz. İçten gülmüyordu. Vesikalık çektirir gibi adeta içinden '333' deyip gülüyor görüntüsü veriyordu. Nitekim her yandan direktifler alıyordu; El salla, Ayağa kalk seyirciye karşılık ver... Otur imzala, imzalarken gül... Git forma giy... Topları Roberto Carlos gibi seyirciye şutla. "Mehmettt formayı öp" Yandan bir uyarı: Oğlum formayı değil üstündeki armayı öp. Nitekim çocuk sıkıldı. Başkan da dahil herkesi orada bırakıp soyunma odasına gitti... Bunun tek anlamı vardır; Mehmet mutsuz. 3- Rijkaard meselesi. G.Saray TV'den izliyorum... Hollandalı tesislere geliyor. Adnan Sezgin refakat ediyor. Hocanın üstünde renginin kaçmış olduğunu sandığım bir siyah tişört... Teftiş yapacak... Yanında yardımcısı Neeskens... Geziyor.. Futbolcuların dinlendiği salona giriyor. Bir bilardo masası, üç beş koltuk... Adamın yüzü asılıyor. Geçiyor futbolcuların kaldığı odalara. Kümes gibi... İyice bozuluyor...
Futbolcunun parası Adnan Sezgin'e bir şeyler söylüyor, muhtemelen "Buraları daha modern bir hale getirmemiz lazım" gibi sözler veya direktifler. Sezgin, kafa sallıyor 'Hallederiz Frank' der gibi... Adnan Sezgin'in gömlek cebinde sigara paketi sırıtıyor... Frank ona da dikkatle bakıyor... Yüzü asık hocanın. Sezgin'in de asık, Frank isteklerini sıralıyor. Alışık değil Adnan beyimiz. Bu işin sonu iyi gözükmüyor. 3- Milli maçların ardından dikkatimi çekti. Arda, Terim'den yardım istemiş: Hocam paralarımızı alamıyoruz, yardımcı olur musunuz? Kimse yalanlamadı. Orda kaldı. Oysa Galatasaray'ın asıl sorunu bu, Rijkaard gelmiş, hadi örnek olsun diye yazıyorum, Kaka gelmiş ne yazar. Senin futbolcun parasını alamamış... Mutsuz, huzursuz... Şimdi şunu söyleyen çıkabilir 'Aç mı kalmışlar... Dünyaları kazanıyorlar' Olabilir... Futbolcu parasını alacak, onun da hesabı kitabı var. Galatasaray'da temizlikçi olsa arkadaşından borç ister işini görür. Arda kimden istesin? Adı milyonlarca euro bedellerle anılan bir yıldız kime gidip 'Abi sıkışığım bana bir 100 bin euro versene' diyebilir. Sonuçta huzursuzluk başlar. Gerçekçi olalım, bu durumdaki bir futbolcunun üstelik yıldız bir futbolcunun takım kaptanlığı ile kandırabilirmisiniz. Daha da tehlikelisi, şimdi yapılacak transferlere, eğer Arda'dan daha fazla para verecek olursanız ne olur? Ayrıca sadece parasını alamayan sadece Arda'da değil sanırım..
***
Ve basketbol... Efes Pilsen ile Fenerbahçe arasında 6. maç oynanacak... İnanılmaz hakem hataları yaşanıyor... Katliam gibi.. Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel neden maçlara gelmiyor... Hakem Komitesi Başkanı da yok. Artık lig bitiyor. Şampiyon belli olacak.. Neden yoklar. Yoksa şampiyon belli mi? Yoksa, Galatasaraylı olmasına rağmen, kendisine güvenen ve basketbolun geleceği için projelerine inanıp seçimlerde en fazla desteği veren Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın yüzüne bakamayacak katliam mı var? Biz şampiyonuz, Sayın Demirel sen kupayı kime verirsen ver. Mevlana'dan: Eşek sahibinden eşekliği yüzünden kaçar, halbuki sahibi iyiliğinden dolayı onun peşinden koşar.