Şampiyonluk potasından düşmüş olmasına rağmen Galatasaray son zamanların en derli toplu, ne yaptığını bilen futbolunu oynadı. Topa sahip oldu, Beşiktaş'ı resmen pas baygını yaptı. Gol pozisyonları da buldu, hele Kewell'ın iki metreden kaçırdığı ile Arda'nın Sabri'ye ayarlayamadığı iki pozisyon var ki gol olsalar İnönü, Sibirya buzuluna dönerdi. O buzulu eritmek için ne Mustafa Denizli'nin sihri ve kerameti ne de Beşiktaş seyircisinin gırtlak performansı yetmezdi. Ama futbol bu işte... Atamayana atıyorlar... Tello'nun ortası ve Bobo'nun saçma sapan kafası Mehmet Topal'ın Brezilyavari vuruşuyla Orkun'u yanılttı ve tıngır mıngır ağlara gitti. Olacak şey değil!.. Beşiktaş takımına tüm sezonda verilebilecek en güzel hediye bu gol oldu. 'İkinci yarı yine bir hediye gol ile başladı' desek yeridir. Yusuf ligin ayaklarına en hakim oyuncularından birisi ama Emre Aşık basitçe uzaklaştıracağı topa vuramayınca kaleci Orkun'a da çarpıp yine Yusuf'a asist oldu. Kewell'ın golüyle maçın rengi değişmişti oysa. Dedik ya Galatasaray'ın cömert günüydü.
Üç altın puan İki golü de neredeyse kendi kalesine atarak, İnönü'de titreyerek sahaya çıkan rakibini mutlu etti. Beşiktaş açısından tabii ki iyi futboldan çok skor önemliydi. Üç altın puan aldılar. Kulaklar Sivas'tan gelecek bir Gençlerbirliği galibiyeti ya da beraberliğine kilitlenmiş, şampiyonluk turu atma hevesi üst düzeydeydi. Ancak bir hafta daha beklemeleri gerek. Galatasaray takımı genel mücadelesi ile beğeniyi hak etti. Ama neye yarar? Ligin bu anında yarışın dışında kalmak bu takıma hiç yakışmıyor.