Bu yazıyı yazarken G.Antep-Sivas maçını izliyorum. Türk futbol tarihine altın harflerle yazılmakta olan bir takımın, tekrar söylüyorum "bir takımın" hikayesine tanıklık etmenin keyfini sürüyorum. Keşke aynı keyfi G.Saray için de sürüyor olsaydım. Türkiye'ye takım olma felsefesini getiren, bu anlayışıyla ülkenin tek Avrupa kupası sahibi, Milli Takım'ın dünya üçüncülüğünde en büyük paya sahip kulüp G.Saray. Türkiye'nin dünyada en tanınan markası... İşte o marka, kendi başarısını en zirveye taşıyan anlayışına ihanet ediyor. Bu ihanetin en önemli aktörleri yeni tarz transfer politikasını üretip uygulayanlar. İhtiyaca göre değil bireysel yeteneğe göre oyuncu aramaktan bahsediyorum. Oyuncunun mantalitesi, duruşu, hırsı ve uyumuna bakmaksızın sadece ismine ve yeteneğine önem veren yeni zihniyet bu. Bir zamanlar Real Madrid'de kendini bulan "Galacticos" tarzı. Korkmaz kurban edildi Yıldızlara dayanan, her sene dünyanın en büyük oyuncularından birini kadroya katarak "yıldızlar topluluğu" oluşturan Real mantığı. Ve o tarz, Real Madrid'in kendi evinde Barcelona'dan altı gol yemesiyle resmen iflas etti. Tıpkı G.Saray mantalitesinin iflası gibi. İlk yarının ortalarında "Fenerbahçelileşmek tehlikesi" olarak da tanımladığım bu uygulama sonuç olarak duvara toslamış durumda. Tek tek şöhretli ve yetenekli oyunculardan kurulu ama takım ruhunu oluşturamayan bu yeni politika uçuruma yuvarlandı. Şimdi herkes suçlu arama telaşında. Lafı kıvırmadan söylemekte yarar var, tüm bu kaosun tek suçlusu yönetimdir. Skibbe'ye laf geçirebilmek adına getiren, Kalli'yi önce kovup sonra danışman olarak Florya'ya sokan, Lincoln'ün çocukları aşan şımarıkları karşısında önlem almayıp topu hocalara bırakan, Ümit Davala'yı göndererek kenar yönetimin takım üzerindeki otoritesini sıfırlayan ve oluşan boşluktan kendilerine oynayacak alan bulmaya çalışan yönetimdir. "Galacticos" mantalitesinin sebebi olmayan Bülent Korkmaz'ın kurbanı olması büyük ayıp ve günahtır.