Fenerbahçe, Aziz Yıldırım'ın padişahlığında, kupa özlemini gidermek için, 27. yıldan gün aldı. Beşiktaş, halkın başkenti sayılır. Onlar kendilerine yakışan kupayı omuzlarda aldı. Mustafa Denizli, talihine güvenmedi bu kez. Davasına özenli, geceye hakim bir havada, işi ciddiye aldı. Tello ve Bobo gibi, gecenin kasasına saklanan iki sihirli anahtarı, öylesine zamanda ortaya çıkardı ki, Fenerbahçe'nin bütün kapıları açıldı. Bir taarruz klasiği belki. Aragones'in bu kupa finalinde bıraktığı miras ise, 26 yıllık hüzünlü kronolojinin, son satırına adını yazdırmak. Ligde tarihi bir bozgun yaşayan takımın, kutsal merhemiydi kupa. O yüzden Türkiye Kupası Beşiktaş için, lig şampiyonluğu kadar değerli sayılmalıdır. Fenerbahçe hâlâ Aragones'le devam etmeyi düşünüyorsa. Onlar bu zavallı ihtiyarın bol küfürlü hayallerine kapılıp. Yeniden büyük denizlere salsınlar düşlerini. Belki cam şişelerin içinde kupa maketi bulurlar... 27. yılda... Fenerbahçe'nin kaderiyle satranç oynayanlar, kendilerini teşhir etmiştir. "Başkan'ın adamları", gerçek suçluya makyaj yapıyor! Bilinmelidir ki, Aragones gibileri piyondur! Asıl mesele vezirde, fillerde. Asıl mesele şahlarda, padişahlarda! Fenerbahçe'yi Aziz Yıldırım yaktı. Adam gibi eleştirilere kulak asmamak için, asma kilit taktı kulaklarına. Takımı yolundan çeviren yanlışlarda inat etti. Bir kere olsun, kendi hatalarını tercüme etmedi. Aziz Yıldırım'a itaat etmeyi yöneticilik sayanlar da, takımın Neron'larıdır. Herkes bilmelidir ki. Hiç kimsenin olmadı Fenerbahçe, Aziz Yıldırım'ın olduğu kadar! Ama ben biliyorum ki. Bu kulübün gerçek sahipleri var. Ve onlar da, haykırmaları gerektiği yerde sustukları için, Aziz Yıldırım'ın suç ortaklarıdır.