Yayın yönetmenlerinin odasına girerken, sütyenini çıkaran kadınların gazeteci olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ekranlarda, aralarında yabancıları barındırmayan çete sistemi var. Şeytanlar yavrularını emziriyor ve popüler zibidiler futbolu yönlendiriyor. Fatih Terim denince, korku tünellerine saklanıp, kulluk edenler var. Kulüp başkanlarına yatalak ruhla hizmet eden yazarlar mevcut. Böyle bir ülkede mesele, Arda'nın silah desenli tişörtü mü yani? Bizim kalemlerimizin ucunda karanfil mi var? Arda'nın Fransa'daki eğlence fırsatını, gazeteciler yakalasa reddeder mi? Gençlik ateşini kim inkar edebilir? Paris'te eğlenmek onun hakkı. Striptiz de izlesin, gerekirse sevgilisiyle tatil yapsın.
Ama hiçbir apolet, önüne çıkan görevlilere kabalık yapma hakkını ona tanımaz. Üstelik bu çirkin gösteriler alışkanlığa dönüşüyorsa. Gelelim meselenin teknik kısmına. Takımı yerle bir olmuşken. Yöneticiler, diğer futbolculara "Onurunuzu kurtarın" derken. Arda'nın zamansız güç gösterisi de hiç yakışıklı değil. Sorumluluğu başından savan sadece Arda değil ki! "Gelecek sezon takımı Arda'nın üzerine kuracağım" diyen bir kulüp başkanının ektiği tohumları araştıran var mı? Adnan Polat'ın, küfür eden futbolcuların bile saçını okşadığı bir düzeni sorgulamadan, Fatih Terim'in bu ülkeye yerleştirdiği saldırı sistemini yargılamadan, Arda Turan'ı asmak neyi kurtarır? Onun görevlilere karşı tavrı, sahadaki bitirimliği, hepimizin iltihabı! Böyle bir gazetecilik ve böyle bir yöneticilik sisteminde, Arda'nın bu ülkeye yakıştığını kimse inkar edemez. Onun büyümesine, gelişimine ve kültürlü bir futbolcu olmasına sadece kendisi duvar örmüyor. Bizler de bu inşaatın sıvacı ustalarıyız. Hepimiz bu çamur deryasının içindeyiz. O yüzden imparatorlarımız da. Krallarımız da... Arda'larımız da bizim eserimiz.
Sezon sonunda görürsünüz Sivasspor şampiyon olursa, Bülent Uygun omuzlara alınır ama Mustafa Denizli'nin teknik direktörlüğü bile elinden alınır. Beşiktaş şampiyon olursa Mustafa Denizli de omuzlara alınır. Bülent Uygun da.
Mazisi yırtık olanın Ligde şaibe olmasın diye, bütün maçlar aynı saate alındı. Kol saatleri delil sayılıyor ya... Mazisi yırtık olan ligin, şaibesi de bol olur!
Evet penaltıydı ama Selçuk Şahin'in Ernst'e yaptığı penaltı tartı.ma konusu bile olmadıysa, Be.ikta.lı futbolcuların ne kadar silik oynadıklarının belgesidir.
* Chelsea-Barcelona maçından kalan en anlamlı pozisyon... Guardiola'nın yenik durumdayken Hiddink'in boynuna sarıldığı andır. Sözcüklerle anlatılmayan güzelliğin harika tablosudur. Durdukları yerde centilmenliğin ırzına geçenlerin, duvarına asılması gereken posterdir.