İspanya'da bir kez daha gördük ki, bunlar aşina olduğumuz yenilgiler. Düşünüyorum da, kazanabileceğimiz maçlarda puan alamamak bir kader değil. Malzemeden çalanlarla, hak edenlerin emeklerini çalanların seçimi bir bedel ödetiyor. Gerektiğinde ucuz bir golle...
***
Ülkemizde defans oyuncusu olmanın bütün şartlarını yerine getiren adamlar, üstelik de formunun zirvesindeyken, neden Milli Takım'a alınmaz? İbrahim Toroman mesela... Kendisine yan gözle bakanları reddetmekle, emeği ve alın terini reddetmek arasında yakın ilişki varsa... Talihin bile, haksızlığa tahammülü yok demektir. Talihsiz gollerin en gerçekçi açıklaması budur.
***
Emre Belözoğlu, en kötü yıllarını yaşarken bile, neden kenarda durmaz da, Milli Takım'ın ana fikri haline gelir? Nihat Kahveci dikkatinizi çekmiyor mu? Ukrayna'ya 3-0 yenildiğimiz maçtan beri, Nihat'taki bencillik hummasını izliyorum. O maçı hatırlayın. Daha ilk dakikalarda, soldan girmiş, kaleciyi geçtiği halde topu kale önündeki arkadaşına vermemişti. Bir pozisyon deyip geçmeyin, bir gol maçların gidişatını da, sonucunu ters yüz edecek kadar değerlidir. Bencil Nihat, İspanya'da da vitrindeydi. Tribünlere oynamayı onun kadar seven biri yokken... Fatih Tekke, Yıldıray, Gökdeniz gibileri bir çırpıda yok edilirken. Nihat bu kadar bencilliğine rağmen, neden Fatih Terim'in gözünden düşmüyor? İmparatorlara nasıl bakılacağını bildiği için mi?
***
Sudan sebeplerle, eldeki gerçek değerleri bir kalemde silip atan bir teknik adamın, ucuz bir golle yenilgiye sitem etmeye hakkı yoktur. İmparatorun otoritesine ait olanların da... Kaybederken de, kazanırken de, kulluk etmeye hakları yoktur. Çağın vebasıdır sırnaşıklık. Ne utançtır ki, bunu da en iyi biçimde, ülkemizin spor medyası yapıyor.
***
İspanya'da aldığımız sonuçtan ziyade, Bosna Hersek'in deplasmandaki galibiyeti, Dünya Kupası finalleri için gerçek bir tehdittir. Varlıklarını yokluklarında hissettiren adamlarımıza karşılık, onların yokluklarını aratmayacak ruhu 1 Nisan'da göremezsek. Göreceğimiz çok şey var demektir. İspanya'nın cumartesi gecesi izlediğimiz İspanya olmayacağını, yarın akşam daha net göreceğimiz ortadayken...
***
Haykırışlar arasında, fısıltılar duyulmaz. Oysa bazen fısıltılar, çok şeyden değerlidir. Bir gol çığlığından bile... Tribünlerin zarif insanlara ihtiyacı çoğalırken, en iyi örneklerinden Alpaslan Dikmen'i bir trafik kazasında yitirmiştik. ultrAslan'ın kurucularındandı. İyi tanırdım, kavganın değil barışın adamıydı. Küfrün değil, sevginin tarafındaydı. Birçok yardımlara destek oldu, önderlik etti. Metin Oktay İlköğretim Okulu'nun yapımında, Harran'daki ilköğretim okulunda onun ayak izleri var.
***
Bazı insanları yaşatmak lazım. Bir futbol sevdalısı Alpaslan Dikmen, gönüllerde yaşamayı hak etti. Bir anınız, bir mektubunuz varsa, yakınlarına iletebilirsiniz. Kendisine de ulaşacağından şüpheniz olmasın.