Ligin ikinci yarısı başlıyor. Devre arası karnelerine bakınca, hayalleri kırık olanı bulmak zor. Üst kattakilerin geleceğini, şampiyonluk eksperlerine bıraktım. Nasılsa sonunu baştan bildiğimiz, klasik bir film izleyeceğiz yine. Alt kattakilerin işi, saha içi gücü kadar, saha dışı güçlere bağlı. Ben sadece, devre arasında güven bildirisi yayınladıkları hakemler için, önce hangi başkanın şikayet edeceğini merak ediyorum.
***
Hafta sonunda Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki rekabetin 100. yılı kutlandı. Rekabetin yıldönümünde sergilenen resimler dostluk üzerine, televizyon görüntüleri ise sonuç üzerineydi. Aslına bakarsanız, centilmenliğin denizleri kurutuldu. Şimdiki yöneticilerin bildikleri tek şey, şampiyonluk kapmaca! Ya da adam asmaca! 100 yılın sonunda kaybedilenler, bir daha asla kazanamayacak oldukları güzelliklerdir. O yüzden bu rekabeti kutsallaştıranlara birer özür borçlu. Şimdiki zamanı temsil edenler...
***
Futbolun parayla anılması, şeyhlerin, patronların futbolun kurtarıcısı sanılması, futbolu nereye getirdi. Manchester City, Kaka'ya 150 milyon euro teklif etti. Kulübün arkasındaki o kompleksli Arap şeyhine, bütün dünya seslensin! "İnsanlık için nerdesiniz?" Çocuklar için kılını kıpırdatmayan şeyhlerin, bir futbolcuya bu kadar para teklif etmesi, hiçbir kitapta yazmaz! O yüzden paranın da canı cehenneme. Böyle sümsük şeyhliğin de...
***
Para, futbolun ruhunu öldüren sinsi bir katildir. Silah tüccarlarıyla, Arap şeyhlerinin iltihabıdır.
***
Bizim ülkemizde de durum farklı değil. Trilyonlar kompleksli transferlere aktı. Eğer bu ülke, gerçekten adaletli bir ülke olsaydı, 3 büyükler vergi borçlarından kim bilir kaç kez küme düşürülürdü. Bizlerin vergisinde kapımızda bekçi olan devlet düzeni, 3 büyüklerin borçlarını defalarca sildi, süpürdü. Onlar da, hesapsız paralarla, transferler yaptılar, kulüpleri batırdılar ama kollandılar. Futbolun ahlaksız bir politikası vardır Türkiye'de... Politikanın da ahlaksız bir yatırımıdır futbol.
***
Futbolun yönetimi, paradan çıkıp, gençliğe ve altyapıya devredilmedikçe, bütün kulüpleri çok acı günler bekliyor. Antalya'daki seminerde de, gençlik ve altyapı konulu masallar dinledik. Ne zaman böyle bir muhabbet başlasa, aklıma hep Mustafa Denizli gelir. Milli takımın başındayken bir söyleşim olmuştu da, sormuştum. "Milli takıma seçilen futbolcuların hal ve gidişinin pekiyi olması gerekmiyor mu?" diye. Aynen şöyle cevap vermişti. "Burası okul değil, ben de ahlak bekçisi değilim."
***
Bu ülkede tek gerçek vardır, kazanmak! Ama kazanırken kral olan, kaybederken figüran olur. Gençliğe maddi ve manevi yatırım, ancak seminerlerde göz boyamakla geçiştirilir. Alt yapı hocalarının esamesi okunmaz. Varsa yoksa imparator, kral, vs... 35 yaşındaki adamla şampiyon olmak için, gençler harcanır. Çünkü bütün köşeler, "ahlak bekçisi olmayı reddeden" teknik adamlar tarafından kapılmıştır.
***
O yüzden gençlerin yokluğu... Teknik adamların varlığına armağan olsun.