Arda Turan'ın, ceza tahtaları üzerinde adının sürekli yazılması... Ondaki bağımsızlık ve sınırsız özgürlük duygusunun patlamasıdır. Bu kadar sevimli başlayan bir hayat öyküsüne, bu kadar kabalık ve çirkinlik yakışıklı bir duruş değil. Sadece futbol oyununda başrol oynaması gereken ve centilmenliği kaçınılmaz olan Arda'nın, kavgalara bu kadar kolay karışmasının başka sebepleri de olabilir. Galatasaray ve milli takımdaki ilham perileri mesela. Onu, bilinçaltındaki bitirim komandolar yönetiyordur belki de. Kafa atan, yumruk atan ve kuralları uygulayanlara hava atan! Dünyanın çağdaş ülkelerinde, yapılan çirkinliklerin, önce kendi yakınları tarafından uyarılması ve hatta cezaya çarptırılması kaçınılmazdır. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde, Arda'nın her türlü kuralı çiğneme hakkı mevcuttur! Tavır da bellidir zaten. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Sen Arda Turan'sın. Galatasaray ve milli takımın gözbebeğisin. Karşında da görevini yapan sıradan bir insan var. Senin için kapı bekçisi olabilir ama ekmeğini yaptığı işten kazanan, namuslu bir emekçi. Onu hırpalamak o kadar kolaydır ki! Çünkü arkasında kimse yoktur. Adnan Polat, Arda'daki cehaletin ve cesaretin yaveridir! Ya da, kartviziti nedeniyle "Arda'nın prodüktörü" diyelim. Bir kulüp başkanı, futbolcusunun bu denli batmasına suskun kalamaz! "Arda'yı kazanmalıyız" diyerek, sırtını sıvazlayan biri meselenin gerçek sanığıdır. Kolay affetmeyi kim yarattıysa. Suçun aslan payı da ona aittir. Çünkü gördüğümüz kadarıyla, Arda'nın yüreği, sevgiyi de barındırıyor, nefreti de... Onun ihtiyacı olan... Yanlışlarına dur diyecek "adam gibi birkaç adam!"