Kongre yaklaşıyor ya haliyle bin bir türlü senaryolar üretiliyor. Normal karşılamak gerekir. Çünkü yıllardır aynı dönemlerde bu durumları yaşamaya alıştık. Yalnız anormal olan bir şey var ki gerçekten rahatsızlık verici boyutlara ulaştı. Yıllarca dışarıdan nağmelerle Fenerbahçe'yi bölmek için çok çalıştılar. Haliyle başaramadılar. O iş olmadı. Ama Fenerbahçe medyasını ikiye bölmeyi öyle güzel başardılar ki... Tabii burada konuya sazan gibi atlayan arkadaşlarımızın da büyük yardımları oldu. Kazara kulüp için iyi bir şey yazanlara, mesela voleyboldaki şampiyonluk için kızları kutlayanlara falan "yalaka" adını taktılar. Bunun karşısında olanlar da ötekilere; "Saran'ın radyosundan binlerce dolar maaş alanlar", "Kıran'ın adamı", "muhalefetin paralı askerleri" gibi sıfatlar yakıştırdıılar. Peki bunlar hiç yakışık aldı mı? Elbette hayır. Hepimiz birbirimizi iyi tanıyoruz. Ben kendi adıma bu toplara hiç girmedim. Ama özellikle son zamanlarda bakıyorum da; kendi sıfatlarına bakmadan millete yalaka falan diyecek kadar küçülenlere bu yazıyı bir not olarak ceplerinde taşımalarını öneriyorum.
***
Fenerbahçe, Beşiktaş'ı yendi, belki de şampiyonluktan etti. Başta Yıldırım Demirören olmak üzere tüm Beşiktaş camiası bu sonucu olgunlukla karşıladı. İnönü'de son yıllarda özlediğimiz tablo hakimdi. Bir futbol adamı olarak Aziz Yıldırım'ın ettiği teşekküre kendi adıma yenisini eklemek isterim. Kadıköy'deki ilk maçta Beşiktaşlıları daha da güzel ağırlamak, Fenerbahçelilerin boynunun borcu olsun. Fenerbahçe bu sene çok kötü sonuçlara imza attı ama şampiyonluğa oynayan iki takımı da yenerek hiçbir zaman hiç kimseyle ittifak yapmayacağını gösterdi. Bir anlamda da gönüllerin takımı oldu.
***
Galatasaray maçından sonra "lig bitti" diye düşünüldü. Çıkan olaylarda alınan kartlar iki takımı da yaktı. Ben olsam o kartları yiyenlere unutamayacakları bir ceza verirdim. Lig falan bitmemişti. Ankaraspor ve Ankaragücü maçları kazanılsa şu anda Beşiktaş'ın iki puan gerisinde olunacaktı. Bu akşam alınacak olası sonuçlardan sonra belki de şampiyonluğun en güçlü adayı Fenerbahçe olacaktı. Tuhaf bir sezon geçiriyoruz, ne zaman ne olacağı hiç belli değil. İşte Trabzon "Şampiyonluk gitti" diye Ersun Yanal ile yollarını ayırdı. Bir hafta içinde Sivas ve Beşiktaş'ın yenilgilerinden sonra tekrar potaya girdi. Fenerbahçe'nin elbette hiç şansı yok ama bu akşam oynayacağı Denizli maçı gene örnek olmalıdır. O maç küme düşmemek için oynayan 8 takımı birden ilgilendiriyor. Herkesin gözü kulağı Kadıköy'de olacak. Çarşamba günü 26 yıldır alınamayan kupanın finali var. Elbette o maç düşünülecek ama Fenerbahçe; Beşiktaş ve Sivas'a nasıl oynadıysa bu maça da aynı şekilde oynamalı. Ciddi, disiplinli ve isteyerek. Sonuç ne olur bilemem ama Fenerbahçeli futbolcular çıkacak ve görevlerini layıkıyla yapılacaklardır. Hafta içinde gerek Volkan Ballı, gerek futbolcu arkadaşlarımla yaptığım konuşmalarda çıkarttığım sonuç budur. Bundan hiç kimse kuşku duymasın.
***
Yazının başında da belirttiğim gibi kongre yaklaştıkça herkes kendi fikrini söylüyor. Mesela sevgili Gürcan (Bilgiç) kardeşim son 3 yıla yoğunlaşmış... Peki son 3 yılda ne olmuş? Bir şampiyonluk, bir ikincilik, bir de Şampiyonlar Ligi'nde çeyerk final var. Avrupa'nın en büyük hocası diye getirilen Aragones'in ülkeyi tanımama adına bocalaması yüzünden hayal kırıklığı var. Ama son 10 yıla bakınca önümüze 4 şampiyonluk çıkıyor. Ondan önceki 10 yılda ise 1990-2000 arasında sadece bir şampiyonluk var. Bu arada 16 yıl sonra gelen basketbol şampiyonluğu, voleybolda kızlarda ve erkeklerde şampiyonluk kazanılarak tarih yazılması, amatör branşlarda en üst düzey ve ekonomik olarak dünyaının ilk 20 kulübü arasına girmek var... Şimdi bardağın boş tarafını gösterenlere biraz da dolu tarafını göstereyim dedim. Hadi bana yalaka deyin.