Futbol pas oyunudur, demişti Aykut Kocaman. Bunun günümüzdeki en önemli kanıtı Barcelona'nın bu sezon futbol oyununu doyulmaz bir temaşaya dönüştürmesidir. Ama en taze örneği de, Fenerbahçe'nin hafta sonunda Beşiktaş'la oynadığı ilk 45 dakikadır. Aslında, futbolun bilimsel açıdan yorumlanması da Aykut Kocaman'ı doğruluyor. Çünkü hem rakibin yoğun baskısını kırmanın hem de katı defansları aşmanın en önemli anahtarıdır üçgenler kurarak, yardımlaşarak ve sürekli hale getirerek pas yapmak. Şüphe yok ki, bunu başarmanız öncelikle kadronuzdaki futbolcuların sağlıklı bir mantaliteye sahip olmasına bağlıdır. Ancak yetenek ve çağdaş anlayışa sahip bir kadronun dahi, işine vakıf bir teknik adama ihtiyacı vardır. Sarı-lacivertli kadronun hem geçen sezon hem de bu sezon oynadığı bazı maçları hatırladığımızda, bu kapasiteye sahip olduğunu gördük. Ama ne yazık ki bu özelliğini ve kapasitesini sınırlı sayıda sergileyebildi Fenerbahçe bu sezon.
Ancak bu kadar işte! Bunun ana nedeni de Luis Aragones'tir. Zira sezon başından beri oyuncu tercihleri, rakip analizi, oyun oynayışıyla, başında bulunduğu kadroyu sürekli köreltti. Futbolcuların hocasına ve kendilerine olan güvenini erozyona uğrattı. Böylece oyuncularının adalet duygusunu örseledi, karşılıklı saygının yerleşmesini sağlayamadı. Mesela, Deniz ve Selçuk dururken vasat bir oyuncu olan, müzmin sakat Josico'yu aldırdı. Ali Bilgin'i, Önder'i yok saydı, mecbur kalmadıkça. Zaten kadrodaki futbolcuların büyük çoğunluğunun bu kadar gergin olması, seri sakatlıklar yaşaması, kapasitelerini ve geçmişlerini çokça inkar eden bir performansla oynaması da bunun kanıtıdır. Teknik direktörün adaletine, öngörülerine, desteğine en çok ihtiyaç duydukları anlarda düş kırıklığı yaşayan hiçbir futbolcu da hocasına inanmaz, saygı duymaz ne yazık ki. Dolayısıyla öğretmensiz sınıftı bu sezon Fenerbahçe. Kendi başlarına, ancak bu kadar ortaya koyabildiler kapasitelerini.