Elbette Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı ülke, futbol takımlarını da birer ordu olarak görmüyorum. Ancak bir an öyle olduğunu varsayarsak, fert başına gelirin zenginlik kaynakları ve diğer olanaklarıyla rakibine fark atar herhalde Fenerbahçe... Bu gerçeğe rağmen siyah-beyazlılara oranla sezonu kötü geçirdi sarı-lacivertliler... Demek ki kaynaklar ne kadar bol, ordu ne denli güçlü olursa olsun bir ülkenin hak ettiği düzeyi, bir ordunun da belli zaferlere ulaşması biraz da iyi yönetici ve değerli komutanlara bağlı. Alex ve Edu sakat... Lugano ile Önder cezalı. Bunca zaaf ve eksiğe rağmen özellikle ilk yarıda 'kır gezisi' rahatlığındaydı Fenerbahçe. Rahat oynaması bir yana golü de buldu. Şüphe yok ki sarı-lacivertlilerin bu denli rahat bir ilk yarı çıkarmasının ana nedenlerinden biri Carlos'un tecrübesi, Selçuk'un özverisiydi. Ama en önemli nedeni Emre'nin bu denli lider özelliklerle oyuna ağırlığını koymasıydı.
Ali Bilgin'e alkış gerek Atlamak istemem. Özellikle Semih'in attığı golde Ali Bilgin'in ortaya koyduğu bilinç, çevre görüşü ve ustalığın da altını çizmek lazım. Aragones, takımı bu kadar rahat bir ilk yarı çıkarıp, ikinci yarıda 2'yi bulmasına rağmen Deivid ile tartıştı diye Emre'yi oyundan aldı. Yetmedi, bu yaşıma kadar gördüğüm en gamsız ve sorumsuz oyunculardan biri olan Kazım'ı da sahaya sürdü. Böylece hem takımı sahada komutansız bıraktı, hem de gösteren orta sahasını güçsüzleştirdi. Ama işte bu kadar eksiğe, kenar yönetimin sergilediği bu denli zaafiyete rağmen Fenerbahçe, hemen her takımın müthiş baskı gördüğü bir türlü kendi kapasitesine ulaşamadığı İnönü Stadı'ndan 3 puanla ayrıldı. Neden? Çünkü bu kadro asla Aragones'in küçümsediği türde bir kadro değil. Dolayısıyla puan cetvelindeki yeri de bu olmamalıydı.