İlk 45'te kritik yerlerde 45 top kaptırdı Alex'in yokluğunda en çok ihtiyaç duyulan Deivid. 17. dakikada kendi ceza sahasının kıyısında, rakibin en tehlikeli oyuncusu Kewell'a topu armağan etti Carlos. Emre Belözoğlu, Güiza ve Semih de kalitelerini sahaya yansıtmayınca, ilk 45'te Selçuk ve Volkan sahanın en yorulan oyuncuları oldu. Yani bu yarıda rakibin yumruklarından korunmak için sürekli kapanan bir boksörden farksızdı sarı-lacivertliler. 'Kötü'ler bununla da sınırlı değildi. Emre Aşık kendi faulüyle kıvranan Carlos'u elleriyle örseliyor ve gözü önünde gerçekleşen bu kabalığı nasihatle geçiştiriyor Aydınus. Tabii, daha ilk yarıda iki oyuncu değişikliğine gitmek zorunda kalan Aragones'i de unutmayalım. Maçtan önceki röportajlarında sürekli "Sakin olan kazanıyor" diyen Selçuk sarı kart görüyor, Aragones sağlam olmadığını bile bile Gökhan'ı oynatıyor.
Heyecan bile getirmedi Yani, "kötü"ler çoğunluktaydı. Ne yazık ki bilinen şarklı nedenlerle çok yoğun bir baskı hakimdi dünkü maça. Kazanmanın "devam" ve kaybetmenin "tamam" anlamına geldiği bir derbiydi. Her hareketiyle sahada tekme, tribünlerden protesto, kenarlarda bulunduğu anlarda da kafasına pet şişe yiyordu Emre. En küçük faülde oyuncular birbirlerine horozlanıyordu. Ama ortamın böylesine rağmen Deniz'in oyuna girmesiyle sağduyu ve dengeyi yakaladı F.Bahçe. Üstelik çok etkisiz Deivid ve gol ümidi "Okçu"ya rağmen. Açıkçası neresinden baksanız, ne futbol, ne taktik, ne bireysel yetenek ne de skor açısından günlerdir Türkiye'yi heyecanlandırmaya değmeyen bir derbi izledik. F.Bahçe ve G.Saray, "mütevazı" sayılacak bir imkan ve kadroya sahip Sivas'ın 8 puan gerisinde kalıyorlarsa, bu skor ve sonuç için ancak "müstahaktır" denilebilir.