Lafı uzatmadan şunu söyleyeyim: Her Fenerbahçeli takımı ile gurur duymalı. Öyle bir ülkeyiz ki şahıslara veya kurumlara çamur atmaktan çekinmiyoruz. Ama tersi tablo çıkınca da hiç utanmıyoruz. Çıkıp bir özür dahi dilemiyoruz. Bir hafta boyunca 'Kupa Fenerbahçe'nin lig Beşiktaş'ın' diyenler şimdi en azından çıkıp özür dileme erdemini göstersinler. Maça dönersek.. Bu kadar eksiğine rağmen Fenerbahçe'nin kazanması benim için sürpriz olmadı. Beşiktaş'ın ne kadrosunu, ne yönetimini, ne de teknik adamını beğenmediğimi hep söylüyorum. Eğer şu Beşiktaş şampiyonluğun en büyük adayıysa bu Fenerbahçe ve Galatasaray'ın ona bir armağanından başka bir şey değildir. Öyle bir karşılaşma oldu ki bir yabancıya sorsanız şampiyonluğa oynayan takım sarı-lacivertler, lige havlu atan ise siyah-beyazlılar zanneder. Aragones belki de geldiği günden bu yana ilk kez o istediği pas yapan, topa sahip olan takımı gördü. Emre ve Selçuk mükemmel oynadılar. Semih de o bölgeye gelerek onlara müthiş yardım etti. Beşiktaş ise bu bölgede neredeyse hiç yoktu. Denizli'nin Cisse yerine asıl yeri stoper olan Sivok tercihi anlamsızdı. Emre çıkana kadar Fenerbahçe tabiri caizse top göstermedi. Burada Aragones'in çok iyi oynayan Emre'yi çıkarması belki herkese garip geldi.
Bu takım neredeydi? Ama onun sizon başında bu yana gösterdiği disiplin anlayışını görmezden gelmek olmazdı. Benzer bir tartışmayı yapan Uğur'u iki hafta oynatmadı. Şimdi de belki maçı kaybetmek pahasına Emre'yi oyundan aldı. Tek sorun Aragones'in bu disiplinli tutumunu olayların asıl kaynağı Deivid'e uygulamamasıydı. Derbi öncesi en büyük soru işareti Gökhan Gönül'ün stoperdeki performansıydı. Açıkçası ben de bu kararı garipsedim. Ama Gökhan'ın performansı senelerce sağ bek oynayıp sonra stopere geçen Puyol'u hatırlattı. Sonuç olarak Fenerbahçe taraftarını gururlandıracak bir skor elde ederken, aynı anda 'Bu takım daha önce neredeydi' sorusunu da akıllara getirdi.