Maçın adamı Fırat Aydınus'tu. Verdiği 4 kırmızı kart da son derece yerindeydi. İlk yarıda Selçuk'a verdiği sarı kartı saymazsak neredeyse hatasız bir maç yönetti. "Neredeyse" diyorum, çünkü 4 kırmızı kart çıkarması ve bunlardan birinin Sabri olmaması aslında oldukça ilginçti. Zaten herhangi bir hakemin herhangi bir maçta Sabri'yi atmaması anlaşılır gibi değil. Maç başlıyor, Sabri küfür ediyor, yan hakeme saldırıyor, rakiple dalaşıyor. Ama ne hikmetse son düdüğe kadar oyunda kalıyor. Lugano da rahatsız bir futbolcu. Onun da hareketleri normal değil. Ancak eninde sonunda Lugano, Uruguay Milli Takım'ının kaptanı olmuş, bugün İtalya'nın bir sürü takımından teklif alan, dünya piyasasında adı olan bir futbolcu. Oynadığı mevki itibarıyla biraz sert olması normal sayılmalı. Sabri'nin ise sahaya ilk çıktığı günden beri aynı tavırları arttırarak devam etmesi ve Galatasaray kulübünün ısrarla buna seyirci kalması oldukça üzücü.
G.Saray sakin olmalıydı Maçın sonucu iki takım adına da şampiyonluk hayalinin sona erdiğinin habercisi oldu. Alex, Edu ve maçın hemen başında sakatlanan Gökhan Gönül'ün eksikliği, karşılaşmanın da Ali Sami Yen'de oynandığı düşünüldüğünde Galatasaray daha avantajlı olan taraftı. Ama bir kez daha bu şansını kullanamadı. Halbuki sinirlenmesi gereken Fenerbahçe, sakin olması gereken de Galatasaray olmalıydı. Aksi olduğunda Kadıköy'de Fenerbahçe'nin bu tip maçları senelerdir hep kazanıyor. Tüm gözler bu maçta Emre Belözoğlu'ndaydı. Emre, son haftalardaki olumlu futbolunu yine devam ettirdi. Sahanın en iyisi Emre, zaten yetenek olarak diğer 22 futbolcu arasında Arda ile beraber ilk ikiyi paylaşırlar. Sahanın kötüleri iki takımın da forvetleriydi. Fenerbahçe adına Alex-Semih ikilisi beraber oynayabilse maçın sonucu farklı olabilirdi.